samarcande

entry46 galeri
    15.
  1. ömer hayyam başrolde olmak üzere hasan sabbah ve nizamülmülk gibi önemli tarihi kişileri anlatan kitap. hayyam'ı tanımazdım fakat kitapta tanıdığım diğer bütün karakterler, olaylar yanlış anlatılmış, baştan sona iftira...
    hasan sabbah'ın yüceltilmesini, nizamülmülk gibi çok önemli ve değerli bir devlet adamının aşağılanmasını, türkleri sürekli komik göstermesini falan okudum geçtim de lübnanli bi herifin kalkıp bütün dünyaya sultan alparslan'ı böyle tanıtmasını, en iğrenç iftiraları atıp karalar çalmasını hazmedemedim bir türlü.

    ***

    sultan alparslan'ın savaş sırasında selçuklu ordusunun düşürdüğü bir kalenin yenik kumandanı, hem türk hem müslüman harezmli yusuf ile karşılaşması kitapta şöyle anlatılıyor:

    başına bela olan bu adamı yakından tanımak isteyen sultanın huzuruna çıkardılar onu. karşısında duran kara kuru, ufak tefek , yabanıl, üstü başı kir toz içinde bir adamdı. kollarına sıkı sıkıya yapışmış çam yarması gibi iki muhafızın ortasında, başı dimdik, ayakta duruyordu. alparslan ise üzeri minderlerle kaplı, ahşap bir sekinin üzerinde, bağdaş kurmuş oturuyordu. iki adam karşılıklı meydan okuyarak uzun uzun bakıştılar, sonra galip emretti:

    -yere dört kazık çakın, bunu kollarından bacaklarından bağlayın, sonra da bedenini dört parçaya ayırın!

    yusuf karşısındakini tepeden tırnağa süzdü aşağılayarak ve haykırdı:

    -erkek gibi savaşmış birine böyle muamele reva görülür mü?

    alparslan cevap bile vermedi, başını çevirdi. tutsak onu azarlar gibi seslendi:

    -hey karı kılıklı sana söylüyorum!

    sultan bir anda sanki akrep sokmuş gibi yerinden sıçradı. yanında duran yayını kaptı, bir ok çekip taktı ve fırlatmadan önce muhafızlara tutsağı bırakmalarını emretti. yoksa onları da yaralayabilirdi. zaten korkusu da yoktu, o güne dek hedefini asla ıskalamamıştı.

    aşırı sinirlendiği için mi, aceleden mi, çok kısa mesafeye ok atmanın zorluğundan mı, nedendir bilinmez, yusufu vuramadı ve sultan daha ikinci bir ok atmaya fırsat bulamadan, tutsak üzerine atıldı. sekinin üzerinde tünemiş vaziyette savunmasız kalan alparslan oradan kurtulmaya çalışırken ayağı bir mindere takılıp sendeledi ve yere devrildi. yusuf üzerine çökmüştü bile, elinde de giysilerinin içine sakladığı bir hançer vardı. kafasına bir gürz inmeden önce sultanın böğrünü deşecek zaman buldu yine de. askerler cansız bedeni üzerine üşüşüp lime lime ettiler. ama ölümün dudaklarında dondurduğu o alaycı gülümseyişi silemediler. öcünü almıştı, sultanın da günleri sayılıydı artık.

    ***

    malazgirt zaferi...

    galip sultan alparslan ve esir düşmüş bizans imparatoru romen diyojen.

    imparator, sultan alparslan'ın huzuruna getirildi. muzaffer padişah esir imparatorun ellerini çözdürdü ve yanına oturttu. esir imparatora misafiriymiş gibi davranıyordu. sohbet esnasında imparator'a sordu:

    "ey rum kayzeri, ben senin eline esir düşmüş olsaydım, bana nasıl muamele ederdin?"

    "kamçılattırırdım" diye cevap verdi.

    "şimdi, benim size nasıl bir muamelede bulunacağım tahmin ediyorsunuz?"

    "ya öldüreceksiniz, yahut da bir harp esiri sıfatıyla bütün selçuk ülkesini dolaştıracaksınız. çok zayıf bir ihtimale göre de, benden bir kurtuluş akçesi ve rehineler aldıktan sonra serbest bırakacaksınız."

    alparslan bu cevab karşısında tebessüm etmiş ve diyojen'e:

    "bilemediniz. düşündüğünüzün hiçbirisini yapmayacağım. sizi karşılık beklemeden serbest bırakacağım" demiştir.

    alparslan, diyojen'e bol miktarda altın para verdi ve yanına muhafızlar katarak istanbul'a kadar emniyetle gitmesini temin etti.

    ***
    0 ...