la faute a fidel

entry17 galeri
    14.
  1. ’68 haykırışlarının dünyaya dalga dalga yayıldığı noktada, fransa’da, geçen bir devrim-arkası filmi fidel’in suçu. ’70 yılında, şili’de allende* seçimi kazanırken, aynı anda ispanya’da franco ismini almış “faşizm” muhaliflerin üzerine çökmekte, otoritesini pekiştirmek adına her yolu mubah saymaktaydı. böyle bir ortamda ise, siyasi kimliklerini geri plana atmayı seçmiş sosyalist anne-baba sessiz kalamazdı. ya dokuz yaşındaki kızları anna ve küçük françois? onlar ana babalarının yolunda sürüklenmeye hazır mıydılar?

    --spoiler--
    costa gavras kızı julie gavras sinematografisinde toplamda iki film olan bir yönetmen ve bu ikinci filmiyle sinemaseverleri tam kalbinden vurmuş desek yalan olmaz. film asla komünizm propagandası yapmaya girişmiyor, doksan dokuz dakikalık süre boyunca kurgu-dönem filmi olan fidel’in suçu’nda anna’nın annesini babasını, evlerine girip çıkan komünistleri suçlamasına, sorular sormasına, şeraite adapte olmasına, alışmasına ve etrafını saran anlamadığı tüm terimlerden ve eylemlerden sıyrılıp tekrar çocuk olmasına tanık oluruz.

    hikâyenin biraz içine girersek… konuşkan anna sınırlı insanlardan, sınırlı arkadaşlardan ve sınırlı mekânlardan mütevellit dünyasında yaşayıp gitmektedir. ailesini hep “kim” üzerinden tanımlamaktadır. franco diktasının astığı amcasının eşi ve kızı pilar’ın hayatlarına girmesiyle bütün “sınırlı” şeylerini yeniden anlamlandırmak zorunda kalacak ve küba’dan kaçan dadasının yılanvari kulağına fısıldadığı “onlar kızıl ve sakallılar” bilgisinin etkisiyle kafası allak bullak olacaktır. avukat babası belki de ölen kardeşinin etkisiyle tekrar siyasi kimliğine bürünür ve şili’ye aktivist rolü üstlenmek üzere gider. döndüğünde o da sakallıdır. komünisttir. artık o bir “kim” değildir, o bir “ne”dir.

    sosyalizm / komünizm / eşitlik / burjuvazi kavramları anna’ya çok uzaktır, o sadece evlerinin bahçesinde oynamak ve gittiği katolik okulu’nda katesizme devam etmek istemektedir. elbette, aile için kapitalist sistemde aktif sosyalist rolü üstlenmek meşakkatli olacaktır, bahçeli evlerini bırakıp küçük bir daireye yerleşirler, kübalı dadıları gönderirler ve anna her değişimde bir defa daha somurtur. lakin farkındalık çağının daha yeni yeni başladığı dönemde kurtuluşu yoktur, görmezden gelemiyordur her şeyin değişimini, her bir değişim kafasını karıştırmaktadır. bunun en güzel örneğiyse, annesinin örneklediği “grup dayanışması” kavramını yanlış anlayarak olayın boyutunu “sürü psikolojisi”ne taşımasıdır. sakallıların girip çıktığı evlerinde bir tek françois sakinliğini korumaktadır, küçüklüğünün getirdiği konformistlikle durmadan değişen göçmen dadılara ve haliyle değişen yemeklere ve ana babasının ortalarda olmamasına aldırmamaktadır, yeter ki tutacak bir el –anna’nın eli- yakınında olsun.

    velhasılıkelam 2006 yılının hakkı yenen filmlerinden, yann tiersen esintili bol piyanolu armand amar müzikleri, nina kervel-bey [anna]’in akıllarda yer eden performansı ve ondan hiç eksiği olmayan bir benjamin feuillet [françois], dönemi tam anlamıyla yansıtan ispanyol paça kesimler, saç kesimleri ve gösterileri, venceremoslar, ay carmelalar, katledilen devrim ve devrimciler…

    anna: filomena'nın dediği gibi, onlar kızıl ve sakallılar…
    françois: noel baba da sakallı ve kızıl.
    --spoiler--
    3 ...