her ne kadar göğsümüzü gere gere dinibütünüz diyebilecek kadar dininde imanında bi müslüman olamasak da elimizden geldiğince inancımızı yaşamaya çalışanlardanız.
hiç şüphe duymadık yaradanın varlığından, ilahi bir varlığın sürekli bizi gözettiğinden. başımıza kötü birşey geldiğinde işlediğimiz günahlara yorarız, iyi şeyleri de lütuf kabul ederiz.
ancak öyle zamanlar geliyor ki insan bir an için olsa şüpheye düşüyor, acaba mı diyor içinden de olsa.
evime hırsız girdi geçen gün, bu civarda oturan birçok insanın evine girdikleri gibi. güpegündüz. tatilteydik, besbelli izlemişler, takip etmişler. gidince şehir dışına dalmışlar içeri. allah'tan pek bişey bırakmamıştık evde. acelelerine de gelmiş anlaşılan fazla dağıtmamışlar.
kapıcı arayip ''kapıyı zorlamışlar abi, ama girememişler'' diye aradığında, ''tamam dedim, bak ev için kestiğim kurbandan dolayı girememişler''. sonrasında kilitleri değiştirmek için çelingirle tekrar kapıya gelen kapıcı ''abi girmişler içeri'' diye tekrar aradığında ''oysa kurbanını da kesmiştik, evi de helal parayla aldık, neden geldi bu iş başımıza'' diye bir serzeniş geçti içimizden. üzüldüm.
tabiki müslümanız diye torpil beklemiyoruz hırsızlardan. ya da müslüman dediğin tüm kötülüklerden hıfzolunmuş değildir. aksine dünyada sınav verir müslüman başına gelen belalarla. ama hırsızlar da insan sonuçta ve hata yapabilirler; ya tatile giden birinin evi ile karıştırıp evde eşimle küçük bebeğimin olduğu bir zamanda girselerdi o şerefsizler?
içimize düşen şüphelerden ve ve şüpheye düşürecek şerrden sana sığınıyoruz ya rabbi.