kürtçe orta doğu ve yakın asyanın arapça, türkçe ve farsçadan sonra
en çok konuşulan dilidir. geniş hint-avrupa dilleri ailesinin iran grubuna
girer ve bu grubun tarihi kökenlerinden en az uzaklaşmış,
özgünlüğünü en iyi koruyabilmiş dillerinden biridir. yapı olarak ural-
altay dil ailesine giren türkçe ve bir sami dil olan arapçadan çok
farklıdır. ama hem gramer hem de bazı temel sözcükler açısından gerek
avesti ve sankrit gibi eski diller, gerek fransızca, ingilizce, rusça ve
almanca gibi çağdaş avrupa dilleri ile önemli benzerlikler arz eder. aynı
kökten gelen kürtçe ile farsça arasındaki benzerlik ve farklılıklar ise
latinceden türeyen fransızca, italyanca ve ispanyolca arasındaki
ayrılıklarla karşılaştırılabilir. bir kısım sözcükler aynı eski iranca kökenden
gelip, zamanla değişik bir evrim sonucu bugün iki dilde tamamen
farklı telafuz edilmektedir. her iki dilin ayrıca tamamen kendilerine özgü
zengin kelime hazineleri, morfoloji, fonoloji ve gramer kuralları vardır.
örneğin kürtçede önemli bir rol oynayan adların, fransızcada olduğu
gibi eril ve dişil olarak cinslere göre ayrımı olayı farsçada yoktur.
kürtçe ne x-xi. yüzyılda kürdistanın çeşitli bölgelerinde kurulan
şedadi, hesenwehid ve mervani kürt devletleri döneminde, ne de daha
sonra islam aleminin büyük bir bölümünü içeren kürt sultanı selahaddin
eyyubinin oluşturduğu imparatorluk döneminde resmi devlet dili
statüsüne kavuşmamış, müslüman halkların ortak kültür ve iletişim dili
olan arapçanın yerini geçici de olsa alamamıştır. bilindiği gibi aynı
dönemlerde, benzer dinsel nedenlerden dolayı, avrupa devletlerinin de
resmi yazışma ve iletişim dilleri kilise dili (olan) latince idi. buna rağmen,
kürtçede zengin bir sözlü ve yazılı edebiyat gelişebilmiş, düşün
yaşamının başlıca dallarında (felsefe, ilahiyat, tıp, tarih, edebiyat, müzik
vs.) bu dilde ürünler verilmiştir.