Büyük bir heyecanla sinema salonuna koşmama sebep olan ama geride hayal kırıklığından başka bir şey bırakmayan film. Beklentileri yüksek tutmanın getirdiği bir sorun.
--spoiler--
Öncelikle filmde yakalanan ve işlenen ironi nefisti. Bir suç dehası kanunların boşluklarından yararlanarak şöhretini büyütmekte ama aynı zamanda kanunların gelişmesini de sağlamakta. Kanunlar değişirken, yeni suç birimleri (FBI) kurulurken oyunun kuralları değişiyor ve bu yeni düzenin yaratılmasına sebep olan John Dillinger kendisini bir anda oyun dışında buluyor.
Filmin konusu bu açıdan harika olsa da kaplumbağa hızında ilerleyen ilk yarı insanın içini kasıyor. Bir de olur olmaz yerde kullanılan hareketli kameralar insanın beynini bulandırıyor.
Filmin ikinci yarısı daha hareketli ve daha akıcı olmasına karşın yine aynı kameralar insanın konuya odaklanmasını zorlaştırıyor. Hele hele Wisconsin'daki evde yaşanan çatışma sahnesi skandaldı. O nasıl bir açıdır nasıl bir ışıktır, renktir idrak edemedim. Bir an için Samanyolu TV'de "beşinci boyut" izliyorum sandım. O derece kötüydü.
Hepsinden öte filmin sonu ta en başından belliydi. Özellikle FBI'ın kurulması ve mafyanın çalışma şeklinin değiştiğinin ortaya çıkması Dillinger'ın yakın çevresinden biri tarafından satılıp öldürüleceğini kesinleştirdi.
Filmde beni rahatsız eden başka bir nokta da Dillinger'ı sempatik gösterme çabasıydı. Tamam filmde iki tane baba aktör var ve ikisi de badem edilemez ama adam CCPD'nin içinde kendisinin yakalanması için kurulan departmana elini kolunu sallaya sallaya girip içeride dolaşıp, fotoğraflara bakıp en sonunda da maç dinleyen polislere "hacı kaç kaç?" diye sorması biraz fazla abartılıydı. dışarıda olsa sorun yok ama Dillinger Squad'ın ofisinde bu pek olmamış.
--spoiler--
Sözün özü kötü bir film değil ama beklentileri yüksek tutmanızı önermem. Depp ve Bale'in oyunculukları yine ve doğal olarak enfes. Film için değil ama onları izlemek için gidilebilir.