Son yel değirmeni ile çarpışmamın ardından geçen 3.saatte aklıma gelenleri yazıyorum. Paladin'in korkusuz imanından kaçan bir necromancer gibi kaçıyordum yeldeğirmenlerinden. içimdeki ölüyü diriltecek hiçbir büyülü sözcük yer almıyordu kitabımda. Defalarca hatırlatma(!) büyüsü yapmama rağmen aklımdan hiç çıkmıyordu söyleddiğim sözler...
Doğru olanı yapmanın uzun zamandır yazdığı kutsal büyülü rünler bir bir etrafımda belirirken yalan söylememeliydim ona. Gitme! Demeliydim. içimdeki ejderhalarla savaşmaktan o kadar yorulmuştum ki dışarıdan gelecek en ufak darbeyle yıkılacağımı bile bile karşısına çıkmıştım. Söylediği sözler büyü içermiyordu ama bu yıkılışın başka bir anlamı yoktu.
Doğru olanı yapmıştım. Ben bütün sırlarımla tarihin karanlık sayfalarındaki yerimi alırken o bütün masalları mutlu sonla biten prenses oluyordu. Gökten düşen elmalar da sekip götüme kaçıyordu. Mutsuzluğumun sebebi elmalardan kaynaklı değildi. Masallardaki prensler kadar yalaka olamamdı...