her sözlük yazarının zall'ı daha iyi tanımak için yaşaması gereken durum.
sene 2007, güneşli bir kış gecesiydi. soğuğun titrettiği dolma parmaklarımla google'a "uludağ sözlük" yazıp karşıma çıkan ilk siteye girdim. tek aradığım donmuş el ve ayak parmaklarımı biraz ısıtabileceğim bir yerdi. ama karşımda tanıdık bir ortam görmek beni daha da rahatlatmıştı. yıllardır görmediğim bir yerdi burası. lakin hala son gördüğüm haliyle duruyordu karşımda. hala güzeldi, hala biraz dağınıktı, hala klondu ve hala sıcaktı. çok uzaklaşmış olamazdı. yok, son cümle buraya uymadı. onu okumayın, geçin onu. ne diyorduk? hatırladım tamam. sıcaktı. parmaklarımdan tüm vücuduma müthiş bir sıcaklık dalgası yayıldı. boş sol çerçeveye baktım. etrafta kimse görünmüyordu. "kimse yok mu?" diye bağırdım birkaç kere. ama cevap veren yoktu. "lan mal, bağıracağına online listesine baksana!" dedi içimden bir ses. "bana öyle lan manlı konuşma!" diyip içimdeki sesi susturduktan sonra online listesine baktım. o da ne! bir tek ben ve zall vardık. zall, bu sözlüğün kurucusu, yıllardır tanışmak istediğim adam. hemen özel mesaj atmak istedim. ama cevap alamamaktan korktum. çok korktum sözlük. çiftleşme esnasında ilişkiden sonrasını düşünen bir peygamber devesi gibi korktum. fenerbahçe formasıyla beşiktaş çarşı'da tek başına kalan bir adam kadar korktum.
ama yendim korkumu. "merhaba, bir tek ikimiz varız galiba. ne tuhaf değil mi?" dedim. niye dedim bilmiyorum. ama dedim bunu işte. cevap gelmeyeceğinden hemen hemen emindim. hiç umudum yoktu. kendi halimde bir kaç entry girdim. sonra bir anda özel mesaj kutum parıldadı. inanamıyordum. zall bana cevap vermişti. çok sevinmiştim sözlük. solitaire'de kartlar açılırken dört as birden çıkmış gibi sevindim. üstüne bir de boşalan yerlerden birine papaz koymuş gibi sevindim. hemen mesaja baktım. "evet, çok tuhaf." yazıyordu. sadece üç kelime yazmıştı ama ben o üç kelimenin içindeki enerjiyi, arzuyu, tutkuyu, şehveti hissetmiştim. bilmiyorum, belki de ben değişik bir ruh hali içindeydim. ama beni korkutmuştu mesajı. çok korkmuştum sözlük. çiftleşme esn- bir dakika lan! yazmıştım bunları zaten. ne peygamber devesiymiş arkadaş. çocukluğumdan beri ürkerim hep erkeklerini yiyen dişi peygamber develerini hatırladıkça. korkunç hayvan ama abi. düşünsene balayında karının seni yediğini. ürktün di mi? ürkersin tabi. moonlight senaristi de kesin bundan esinlenmiştir. bak ben diyeyim. konunun içine ettim galiba yine. hadi devam edelim.
zall'ın cevabı tuhaf bir şekilde bana oldukça cüretkar ve davetkar gelmişti. tedirgin etmişti beni. kendimi savunma gereği duymuştum. hemen cevap yazdım: "ben senin bildiğin yazarlardan değilim taam mı!". çok mu sert oldu acaba diye düşünmedim değil. ama müstehaktı o terbiyesiz adama. ne hakla bana öyle şeyler söyleyebilirdi! cevabı gecikmedi zall efendi'nin. "ya işim gücüm var. manyak mısın nesin! bir git başımdan!".
çok koymuştu bu cevap bana. reddetmişti beni zall. nasıl yapabilirdi böyle bir şeyi? önce umut verip sonra da naza gelemeyip hemen terketmek ne demekti? yakışıyor muydu koca admine? acımı içime attım ve zall'a cevap vermedim. belki de veremedim, bilmiyorum. ama o kara geceyi asla unutmam. hep içim yanar.