2 senedir elimde durup da, izlemek için şu günün sabah saat 05:00'ini seçmiş olduğum filmdir. bittikten sonra "bu filmi bunca zamandır izlemeyen kafamı zikim!" dedirtmiştir.
ilk önce thomas turgoose denen çocuğun ve stephen graham'ın oyunculuklarından bahsetmek isterim. vay mınıskym! bu kadar. başka da bir şey demiyorum.
filmi öncelikle tür olarak ele alacak olursak, müthiş bir dönem filmi. yani öyle büyük setler, hayvani ambiyanslar yok. ama elleri öpülesi görüntü yönetmeni ve senarist sayesinde o ufak tefek mekanlarda geçen film resmen şahane bir dönem filmine dönüşmüş. girişteki 1980'lerin ingilteresi'ni gösteren nostaljik videonun ve gayet başarıyla seçilmiş müziğin etkisini de unutmamak lazım. şimdi "lan sanki 1980'lerde ingiltere'de yaşadın" diyenler olacaktır. hemen söyleyelim, margaret thatcher dönemi ingiltere'nin muhafazakar iç politikası ve özellikle filmin merkezindeki falklands savaşı üzerine vaktiyle bir şeyler okumuşluğumuz, izlemişliğimiz vardır.
--spoiler tehlikesi--
öncelikle şunu belirtelim: bu filmin kötü adamı ne combo, ne de o iri yarı dazlak amca. bu filmin kötü adamı falklands savaşı. filmdeki karakterlerin hayatını karartan tüm düzenlerini altüst eden şey, dünyanın bir ucunda yaşanan ufak çaplı bir savaş.
filmin ana konusu, babasını falklands savaşı'nda savaşta kaybetmiş 12 yaşındaki küçük bir çocuğun bir grup skinhead'e rastlamasını ve onların arasına kabul edilmesiyle yaşadığı olaylar. arka planda ise, skinhead olgusunun kimseye zararı olmayan apolitik bir trend iken, nasıl yavaş yavaş bir neo nazi hareketine dönüştüğü anlatılıyor. bu yönde ilk mesaj filmin başlarında veriliyor. shaun'ın woody ve ekibine ilk rastladığı alt geçitte skrewdriver yazısı göze çarpıyor. skrewdriver normalde punk rock yapan bir skinhead grubu iken, o dönemde(1983-1984) yavaş yavaş aşırı sağ bir kimlik bürünmeye başlamış ve nihayetinde ilk neo nazi rock grubu olmuştu. filmde özellikle british national front'un skinhead gençliği nasıl kendi saflarına çektiği izleyicinin gözüne gözüne sokulmuş.
filmi american history x ile karşılaştırmak çok büyük bir hata olur. zira american history x ırkçılık üzerinden nefretin bir tahlilini yapmaya çalışırken, this is england böyle bir amaç gütmüyor. bir dönem filmi olarak kalmaya gayret ediyor ve bunu başarıyor. konu olarak sadece küçük shaun'ın kendisini çok aşan bir grubun içinde klavuzu olmayan bir gemi gibi bir oraya bir buraya savrulmasına odaklanıyor.
filmin sonunda kötü adam ölüyor, yani savaş bitiyor ve shaun içinde bulunduğu fırtınadan sağ salim kurtuluyor. hayatının o kısa dönemine bir sünger çekiyor.
kötü adam falklands savaşı dedik ya. bu filmdeki asıl kurban da kimseye zararı olmayan skinhead trendi. milky bile kurtuluyor ama skinhead modası falklands savaşı ile beraber ölüyor.
--spoiler tehlikesi--