tabandan başlar aslında. ayak bilekleri sızlar önce insanın, sonra diz kapakları. uzun yollarda yürümüş gibi hissedersin önce kendini, sonra kızgın kumlarda yanmış gibi. bacaklarından yukarı bir sancı çıkar midene doğru. önce diyaframını deler geçer birikir ve birikintisinde kaybeder kendini büyür ve büyür ve büyür.
sonra kalbine saplanır tüm acısı bunların. kanın dolaştığını bildiğin damarların sana ölesiye baskı yapar... kendini sindirilmiş bastırılmış gibi hissedersin... omuzlarına ağır yükler biner sonra. bir haykırışta kurtulacağını bilirsin hepsinden aslında. kolların ağrımaya başlar ardından. dirseklerin bileklerin hatta ve hatta tırnaklarında hissedersin bu ağrıların tümünü...
en sonunda ağzından çıkması gereken o çığlık içinde yankılanır. duyulacağını sandığın tüm bu sancıları sana bırakır ve uzaklaşıp gider. sen içinin sessizliğinde kendi çığlığınla sağır olursun. dünyanın sesi susmuştur artık ve geride kalmıştır tüm ağrılı geceler.
evet seni seviyorum diye haykırmak istiyorum. dünya duysa ne fayda sen duyamadıktan sonra? sen dinlemedikten, işitmedikten hissetmedikten sonra bağırsam... seviyorum seni... içimdeki çığlıklarla seviyorum seni. dışımdaki çığlıklarda seviyorum. omuzlarımda, damarlarımda, hücrelerimde seviyorum seni. ve duyuyorum her hücrem ayrı ayrı haykırıyorlar şu anda...