mustafa

entry340 galeri video1
    254.
  1. -spoiler--

    ilk sahne:
    ıssız bir yer uzun uzun anlatılır. sadece bir agaç gorunur ve ataturk'un göründüğü şekliyle insani yanını anlatan bu belgeselin ilk sahnesinde uzun uzun ürkütücü, ıssız, kasvetli bir ortam izleyenin gözünde canlandırılır. ardından okkalı bir cümle can dundar'ın agzından duyulur: 'kardeşini çakallar yemişti'. bu şekilde sonlandırılan bu ilk sahne yaklaşık birkaç dakika sürüp, yetişkinleri olmasa da belli bir yaşın altındakileri korkutarak bu sözde insani belgesele giriş yapılır.

    bu sözde insani ataturk'u anlatan belgeselde, ataturk'un en önemli başarılarının anlatıldıgı sahnelerin uzunlugu 30 saniyeyi geçmez; çanakkale savaşı, kurtuluş savaşı vb

    belli yerlerin altı o kadar çizilmiştir ki, izleyen farkında olmasa da onun gözüne sokulur: az önce anlatmaya çalıştığım daha ilk sahne bunların henüz ilkidir, ataturk insancıl anlatılacagına yapayalnız, soyut bir kavram gibi defalarca canlandırılır. zaten buyuk bir şişeyi devirmeden kendisine bile gelemeyen yapayalnız bir kavram! kadın düşkünüdür, onlarsız yapamaz, karanlıktan cok korkar, dakikalarca anlatılıtılır! yapayalnızdır, yalnızlıktan kahrolur, sormak lazım; tek adam olmakla yapayalnız olmanın nesi aynıdır?

    bugun bile guncelliğini yitirmemiş, anzakların her yıl akın ettiği çanakkale savaşı gibi önemli konuları, kurtuluş savaşı'nı kısa kısa ve çok onemlı detaylarına girmeden veren can dundar, özellikle yobaz kesimin bayıldıgı ataturk'un özelliklerinin ustunde ballandıra ballandıra durmuştur! daha ilk sahneden kardeşini çakalların yemesıyle (ki bu nasıl ustaca insanları manipule eden bir kısımdır. bu kadar onemlı şeylerın kısa kısa ve yorumsuz anlatıldıgı belgeselde böyle luzumsuz ve hiçbir nıtelıgı olmayan bir bilgiyi, birinci dakikadan insanların kafasına işte bu adam zaten hayatına öteki olarak başladı, bugun yunan sınırları ıcınde olan bir cografyada dogdu, ve daha baştan oyle bir kaderin içine sokulmuştu ki, kişisel egolarını tatmın için; burda okulda hafız bir hocasından yediği agır tokatın ustunde inatla durulur! ıste ataturk oyle bir ınsandır kı, gun gelıp cokmus bir ulusu ayaga kaldırdıgında bunu işte daha kucukken yedıgı tokatın ıntıkamını almak ıcın aslında yapmıstır demesi hakkaten de ataturk gıbı buyuk bir lideri sanki fazla insancıl gostermıstır! karanlıktan madem bu kadar korktugu on plana cıkarılmış, cephede cesurca dolasabılmesi, askerlerını o berbat sartlarda dırenclı kılabılmesı nıye hıc yer alamamıs? ayrıca ne mutlu turkum sozu nedense bu eserde hiç yer almamıştır. acaba ataturk o sozu hangı şartlar altında ve nıye soylemiştir? hiç değinilmemiş bile!

    pekı madem bu insancıl ataturk ızleyenlere aktarılacaktı, dogayı sevdiği, ona cok deger verdiğinden, yaşadıgı köşkün yakınındakı bir agacın kesılmemesı için koca köşkün yerini değiştirmesi ve agacı kurtarması gibi insani yönleri, hayvan sevgisi ve kopegiyle olan ilişkisi, havacılığa olan ilgisi ve bu havacılığın ulkesınde gelişebilmesi için yaptıkları, kitaplara olan duşkunluğu, zamanın zorlu işgal şartlarında duşman bayrağını çığnemeyip yerden kaldırışı gibi insani yönleriyse anlatılmamış, inatla alkol, kadın duskunu, yapayalnız, mutsuz, kederli bir insanın hemen hemen tum ozellikleri tasvir edilmiştir! demek buyuk bir liderin insani yanları boyle aktarılıyor!

    her devrin adamı olmak, aynı zamanda boyle sınemasal anlamda kalıtelı bir propaganda belgeseli yaparak sanırım mumkun oluyor. abdullah gul cumhurbaskanı olmadan once, eşini işte modern turk kadını diye abartılı sekilde anlatan bir yapımcının yonettiği, yani el altından olmadık ne kadar itici taraf bulunabildiyse, ısrarla anlatılan başarılı bir propaganda belgeseli olmuş!

    tarih bu kişinin niyetini, kimlere yaranmak için boyle bir eseri, hem de böyle bir zamanda kılıfına uydurarak hazırladıgını elbet yazıcaktır...

    uyutuluyoruz ey halkım...

    --spoiler--
    2 ...