mansur forutan

entry32 galeri
    8.
  1. Vahşi güney, Bodrum!
    mansur.forutan@aksam.com.tr



    Geçenlerde Engin Ardıç yazmıştı sittin senedir neden Bodrum'a gitmediğini. Beton yığını, pespayelik, kalabalık ve statü edinme çabasının o pis enerjisinden söz ediyordu.

    Ona hak verirken, bendenizin de gene sittin senedir Bodrum'a gitmediğini fark ettim.

    En son 92' yılıydı. Çok iyi hatırlıyorum çünkü üniversiteden mezun olduğum yıldı. On beş yıldır neden oraya gitmediğimi düşündüm...

    Sonuçta Bodrum yirmili yaşlarının başındaki birine pek baygınlık vermez değil mi?

    Bakalım n'olmuş?...

    Cebimiz para dolu, nasıl çok paramız olduğunu hatırlamıyorum. Okuldan bir arkadaşımla alemin hakkını vermek üzere Bodrum'a uzuyoruz.

    Hatırladığım ilk şey, kalmaya çalıştığımız otelin sahibinin bizi aşağılarca karşılamasıydı.

    Gözlerinde pis abazanlar gelip turist kaldıracaksınız bakışları vardı.Yok buraya kadar senin mah cemalini görmeye geldik... Her cümlesinde bize kopil muamelesi çekiyordu. Aslında kopildik. Tek fark, eğitimini tamamlamış kopillerdik.

    Hiç unutmuyorum cebinden bir tomar dövizi çıkartıp, 'bu sene vahşi para kazanıyoruz' diyerek bütün zamanların en öküz hareketini yapmıştı.

    ilk günden ezik büzük statüsüne sokmuştu bizi.

    Otelin altındaki bara damsız olduğumuz için sokmaması ise ayrı bir iz bıraktı minik yüreklerimizde. Bu 'burada kalabilirsiniz ama duş alamazsınız'dan daha farklı değil

    Geçenlerde bizim PENCERE ekinde bara giremeyen ünlülerin bir listesi vardı. Teoman falan kapıdan dönmüş. Bizimki daha acınası bir durum değil mi?

    Kaldığımız otelin barına sokulmamamız bir insanlık ayıbı.

    Orada neden kaldığımızı da hatırlamıyorum. Galiba her yer ful basıyordu.

    Sokaklara attık kendimizi.

    Aynı muamele hizmet sektörünün diğer alanlarında da gerçekleşti. Plajda şezlong vermediler, bara sokmadılar, yüzümüze bakmadılar falan...

    Bir ara ingilizce konuşup gavur'a yatalım dedik ama yemediler. Her yolu denedik diyebilirim ama başaramadık.

    Tüm istediğimiz iki manita yapıp üç beş gün takılmaktı ya. Fena abazan olduğumuzu da ayrıca hatırlıyorum.

    Nasıl oldu bilmiyorum ama bir gece paçoz bir bara kapak atmayı başardık. Etraf kara kuru ve kavruk erkek dolu, üç beş de yabancı turist var.

    Bir ara sözünü ettiğim erkek grubu yabancıları kuşatmaya aldı. Çaktırmadan erkek erkeğe dans ederek çemberi daraltmaya çalıştılar; kızlara iş olmanın raconu böyleydi o zaman her halde.

    Yol yordam öğrenmek için gelişmeleri kaygıyla izledik. Geceleri otele döndüğümüzde de o hanzo otel sahibiyle yüz yüze gelirdik hep. 'Bu gece de aç kaldınız' diye kafa geçmesine alışmaya başlamıştık.

    Gene bir gece adını unuttuğum o bara çöktük. Zaten başka bi yere de giremiyorduk. O gece abazan tanrıçasının yüzümüze gülmesi için ayin yaptık ve iki irlandalı iki manitayla medeniyetler arası diyalogu başlatmayı becerdik.

    işler iyi giderken gene iki kara, kuru, kavruk dargelirli içeri girdi. Hemen oynamaya başladılar ve ben adamları tanıdım. Otelin yanındaki şantiyede amelelik yapıyorlardı ve Yaşar Alptekin gibi dans edebiliyorlardı. Ne ara öğrendin o figürleri ey insafsız?

    Birkaç saat sonra...

    Bizim kızlar amelelerle yiyişmeye başlar!

    Dostumla göz göze geldiğimde ' bize buradan ekmek çıkmaz' konusunda hemfikirdik.

    Gece odamıza döndüğümüzde zuladan paralarımızın tırtıklandığını fark ettik. Artık gitme vaktinin geldiğini anlamıştık.

    Hesabı ödemeden tüydük!... Hödük hak etmişti bunu!

    Ve bir daha da Bodrum'a gitmedik.

    Çok vahşi bir yerdi Bodrum. Ve bizim savaşacak gücümüz yoktu. Tek istediğimiz iki manitaydı ve onları da amelelere kaptırmıştık.

    Sanırım şimdi daha da vahşileşmiştir. Ve çok geçerli bir nedenim olmadığı sürece de oraya gitmeye niyetim pek yok...
    1 ...