sevmek

entry1055 galeri video6
    180.
  1. bazen sebepsizce, bazen deli divane, bazense bir halkı, kardeşcesine...
    yıllardır atan kalbinin neden attığını biliyor olmak demektir artık. sebebini bilmezsin, neden buna yorduğunu kalp atışlarını, yada nefes alıyor oluşunu sorgulamaksızın buna bağlarısn. bir yarin vardır, bir yaren vardır ve seversin gözünü sakınmadan, sorgulamadan, ve sebebini dahi anlamadan.

    nedir sevdiğin, neyi seviyorsundur. başka bir insandaki bilinmezlik midir sevdiğin uzak yada yakındaki ? yoksa sana olan ilgisi özeni şusu busu mudur ? yada adını her duyduğunda kalp atışlarının hızlanmasını buna yorduğun için midir? yoksa sadece öyledir işte midir? bilemezsin. cevaplayamazsın, susarsın...

    bir bahar sabahı gibidir. pencerini açarsın. koşuştururcasına güneş dolar açtığın perdelerden içeriye ve pencereyi açarsın hemen, temiz hava kaybedeceği bir yarışa girişir ışıkla, doluşmaya başlar odaya. dışarıya bakarsın. kuş cıvıltıları ile birlikte farkettiğin yemyeşil bir görüş alanının varlığıdır. zihnin berraklaşır. bütün duyuların aynı anda hareket etmeye başlar. açarsın gözlerini koşuştururcasına kalbine adını bilmediğin ama yarenin gülümsemesi diye nitelendirebileceğin bir gülümseme doluşuverir.. ve yarenin sesidir bu sefer içini beynini dolduran. kulakların daha önce duymadığı bir musiki ile tüm paslarından arınır ve daha önce de duyduğu ama daha öncekilerden çok farklı olan o an için bir müzik gelir kulağına .. ve o farklılık yanında olduğu, seninle olduğu, elini tuttuğu müddetce devam eder durur... ve sarıldığında yarine kokusu kaplar bütün bedenini ve zihnin berraklaşır. bütün duyuların vücudundaki artık yeniden hissetmeye ve hissizleşecek olmaya başlamıştır onun yokluğunda. artık hissedebiliyor olmanın dahi bir sebebi vardır. bir önkoşulu yada, ellerinde bir eli, o eli tutuyor olabilmek...

    ve bir kış günü gibidir. işe gitmek için dışarıya çıktığında bembeyaz görürsün bütün dünyayı. arabalar evler çöp konteynırları şunlar bunlar yoktur. beyaz vardır. kar vardır... ve bir sabah uyanırsın. kalbinde bir aşk vardır. ve geri kalan her şey o dur artık. her şey onunla kaplıdır. her şey ondan ibarettir. şu bu yoktur, o vardır. üzüntüler dertler tasalar zorluklar yoktur. o vardır. trabzonun ligdeki durumu alttan kalmış bilmem kaç tane ders bitmeye yüz tutmuş ve sürekli zam gelen sigara paketi yoktur. o vardır. uzaklıklar mesafeler özlemler hasretler hepsi onunla kaplıdır ve onunla yep yeni bir hal almıştır. kalbinde bir aşk vardır...

    ve bir gece yarısı uyanmak gibidir. zerre ışık yoktur etrafta. sağa sola çarparak yürürsün ve dışarıdan cırcır böceklerinin sesi gelir. geri kalan herşey zifiri karanlık, zifiri sessizliktir. çarpa çarpa bir kaç şeye yolunu bulursun ve elini koridorun duvarına dokundurarak yürür gidersin mutfağa su içmeye.. bir hayata başlarsın, çarpa çarpa seversin bi çok şeyi. kalbinde bi yer açar bi yer verir siler tekrar yazar, tekrar yazar, tekrar yazarsın... ve doğru yerde doğru zamanda doğru eli tutarsın ve geçmiş zamanı düşünmek yerine daha fazla geç kalmayalım dersin. ve o eli hiç bırakmadan ölene dek aşk şarabını içmeye gidersin. güvenle artık, çünkü dengeni koruyacak, sen görmesende dokunduğunda bastığın yere dahi emin olacağın bir eli tutuyorsundur, ve mutluğa adımlar kalmıştır. önemli olan o eli tutabilmektir...

    ve bağlanmaktır alışkanlık olmasından korkmadan. alışmaktır her sabah birlikte uyanmaya. alışmaktır eve gelip huzur dolacağına inanmaya. ve eve gelip huzur dolduğun günlerde eve gelip huzur dolmaya. alışmaktır aynı yatağa girmeye. alışmaktır sıradanlaşmasın diye her an daha çok sevdirmek için kendini çabalamaya. ve alışmaktır her an daha fazla sevmeye. bağlanmaktır delicesine sevgiliye. ve kopamamaktır. koptuğunda yaşayamayacağını düşünmektir her ne kadar yaşayacağından adın gibi emin olsan da.. ve korkmaktır onsuz kalmaktan, onsuz da hayat devam edeceğini bile bile, onsuz yapamayacağından korkmaktır...
    sesini duyduğunda bir yandan kalbin kıpır kıpır olurken bir yandan yanyanayken sarılmayı biraz uzakken görmeyi biraz daha uzakken sesindeki sıcaklığı hissetmeyi özlemektir.
    gülüşün derecesini ölçmektir. sımsıcak olduğuna kanaat getirip içinin ısındığını hissetmektir.
    telefonun ekranında adını gördüğünde sevinçle o an ne yapıyo olursan ol bırakıvermek ve ne yapıyo olduğunu tamamen unutmaktır. klişe gibi gelsede her telefon çaldığında ehhe.! diye gülerek onun aradığını onun mesaj attığını onu onun onun onun bir şey yaptığını düşünmek mutlu olmak, o olmadığını gördüğünde o arayan o mesaj atan kimse kısa kesip yarin sesini duymak istemektir.

    sarıldığını hayal etmektir bazen hiç dokunmadan. bazen dudaklarını özlemektir delicesinde. bazen el ele ışıklı bir sokakta kapalı dükkanların arasında yürümektir. bazen filimlerden kopya çekip jestler yapmak ve o kadar içten gelerek o kadar isteyerek yapmak ki bunu, sevdiğinin bir an olsun yüzünün güleceğini düşünerek, ödül olarak sadece küçük bir tebessümle yetinecek olmaktır..

    sevmek hiç bir zaman yanlız olmadığını ve yanlız olmayacağını bilmektir. haykırmaktır bütün dünyaya mutluluğu dolu dizgin. çünkü artık o eli tutuyosundur ve o mutfağa başına bi iş gelmeden gideceksindir. çünkü her dokun her duyun artık besberraktır ve onsuz çalışmaz dahi. çünkü artık kalbin sen istemesende kaptırmıştır bir ateşe kendini ve yanmakla bitmeyecektir, ateşin sönüp kül olmasından korkmak gerekir. çünkü artık bahar gelmiştir. çünkü artık kış gelmiştir. çünkü artık alışmışsındır. çünkü artık bağımlısındır. çünkü kalbine enjekte etmişsindir sevmeyi...

    sevmek, ait olmaktır koşulsuzca..
    küçücük şeylere bile sevdiğini yazmaktır.
    her şeyde aklına ilk geleni yapmaktır ve her zaman aklına sevdiğinin geldiği zamandır.

    ve bana ait tüm sevmekler ve yaşadığım tüm hayat ve bu entry éclata ithaf edilmiştir... *
    1 ...