malum lise sona gelince öğretmenler pek karışmaz, disipline önem vermezler. son yazılıyı da mümkün olduğunca erken yaparlar. nitekim öyle oldu ve nisanın son haftası yazılılarımız bitti.
ayrılık vakti yaklaştığı için herkes fotoğraf çektirmekte ve küçük hatırlatma hediyelerini birbirine vermekte. bende ayrıldığım sevgilime son defa bakıyorum. hala siyahlar üstünde..
konuşabileceğimi sanmıyordum, zira gücüm de yoktu. o da başı öndeydi. bankta tek oturuyordu. gaza gelmiş olmalıyım ki gideyim dedim yanına. öyle ya utanmanın korkmanın sırası değil.
''gidiyorum, birdaha asla göremeyebilirim seni'' dedim. gözleri doldu, ''böyle konuşma lütfen'' dedi. ''seni her geçen gün daha çok seviyorum. 15 eylülden beri seninle nefes alıyorum. çok özleyeceğim, nasıl yapacağım bilmiyorum'' diyerek ekledim. ve daha bunun gibi veda cümleleri. kolumu tuttu; ''keşke herşey farklı olsaydı'' dedi. cevap veremedim. abimin hediye ettiği, benim için çok kıymetli olan bilekliğimi çıkardım. şaşırdı, gözleri iki kat doldu, damladı. o ince, narin bileğine taktım ve; ''senin için ölüyorum gerçekten bir tanem çok seviyorum..'' diyebildim, ağzımdan çıkan son cümleydi. boynuma sarıldı. çok şaşırdım, mutlu oldum, sevindim, üzüldüm, yıkıldım, bittim.. ne hissetmeliydim bilmiyordum ki. tarifi olmayan mis kokusu mu, gözlerinin güzelliği mi yoksa bu son görüşmemin acısını mı? bütün bir yıl peşinde koştuğum, sevgilim son kez sarılıyordu bana. derince içime çektim, öptüm. ''hoşçakal'' demek istemiştim ama pek anlaşılmadı, ağzımda yuvarlandı o kelime, o lanet kelime...
edit:o anı hatırlayıp ta hiçbir şey olmamış gibi yapamıyorum..