halk hikayelerinde, destanlarda, kimi zaman mitolojide, çoğunlukla çizgi romanlarda karşımıza çıkar, bir tip vardır hani...
doğruluğun, yiğitliğin, cesaretin, cengaverliğin sınanamadığı, karşısında tüm bunların tedavülden kalkıverdiği, alışıldık erdemlerin alt edemeyeceği bir düşman tiplemesi bu...
çünkü kaba kuvvete de dayansa, entelektüel bir fikir tartışması da olsa;
tarafların var olduğu her türlü tartışmanın belirli bir ahlaki ön kabule dayandığını, hatta belki bu ahlaki duruştan neşet ettiğini düşünür/sanar/var sayar kahramanlarımız...
bir rivayete göre, ellili yıllar istanbul'unun namlı kabadayılarından kadırgalı kör emin bıçaklanmıştır ve kendisini bıçaklayanın kim olduğunu soran polislere; 'sağ kalırsam tahkikatı ben yaparım!' demiştir son nefesini vermeden önce...
barlas bu hikayede anlatılanı yalanlamak için doğmuş bir çokbilmiş. her fırsatta birikimini geçmişteki solcu yıllarına bağlayan ayaklı bir kütüphane. tarihi yalamış yutmuş, ama "tarih sınıflar mücadelesedir" desen gözlerini pörtletip "iyi de dünya çok değişti" demeye hazır bir pişkin. pişkinliğinin ucağı bucağı yok; geçmişte altını çizdiği her şeyin, şimdilerde üstünü çizmeye yemin etmiş gibi.
eğer birgün sosyalizm gelirse bu ülkeye, ve bu adam yaşıyor olursa hala, gözlerini nasıl belertecek bu sefer merak ediyorum.