aslında temelinde nerede çokluk orada bokluk felsefesi yatar *. yani yazar sayısı çoğaldıkça, farklı görüşler, farklı söylemler artar, hatta iğrençliğe varacak noktalarda başlıklar açılır. bu her sözlükte -hatta bırakın sözlüğü- her ortamda böyledir.
ancak *, sayıca artış kalitenin düşeceği anlamına gelmez. bir başlık açarken yahut enrty girerken bunun kıstaslara uygun olup olmadığının sorgulanması gerekir. bir de ne anlatıp anlatmadığına göz atmak gerekir elbette.
burada yazar olan herkes iyi kötü cümle kurabilmekte, ama bu her başlığa entry kasmayı gerektirmemektedir. ya da her akla geleni yazmayı. yazar, gün içinde elli entry girmektense, bunların en kayda değerlerini seçmeli ve onları sözlükle paylaşmalı esasında. en inandıklarını ve en güvendiklerini...
yazarın bu halde bile tepki alması olasıdır, çünkü burada çok farklı insanlardan oluşmuş bir yelpaze var. her yazılan bir başyapıt değil, olamaz da. ve her yazılan da beğenilmek zorunda değil.
fakat içi dolu ve dokunulduğunda patlamayan bir şeyler yazıldığında da görülecek şudur: o kelimeler farklı hayatlara öylesine hızlı nüfuz etmektedir ki, o ana dek sol framede görülen tüm saçmalıkların bir anda yok olup parladığı bir toz bulutu belirmektedir semada. o zaman sözlükte yer almanın enfes bir duygu olduğu anlaşılmaktadır işte.