anlatmak için önce duy, duymak önemli... düşün, düşünmenin de doğru olabilmesi için önyargılardan arındırılmış bir insana ihtiyacımız var... insanı özgür bırakmadıkça düşünmenin de kıvam bulamayacağını düşünmekle birlikte hisset... gittikçe mekanikleşen, ürettiği aklın kölesi haline gelmiş bir dünyada, kendini bu katılığın ve ruhsuzluğun dışında bulan her insanın aynı anda cefası ve marifetidir ve duyguları görünür kılmamanın öğretildiği bir hapishanede, bakmaktan fazlasını yapanların duyabildiği çığlık, insan olmanın sorumluluğu adına yüreklere bir dokunuştur. herkesin güçlü olmaya çabaladığı bu nekrofili çağında, zoraki olarak değil aslında; tercihen yalnız olmak zorunda bırakılanların birbirini aramasıdır sahip olduğuna emin ol ve sonra sahip olmak için ölesiye savaş verdiğin o şeyi başkasına hiçbir karşılık beklemeksizin vermek gibi...