bir sessizlik, bir tepkisizlik halidir ilk önce size uğrayan; yoktur aynı şehirde, aynı ülkede denk gelme ihtimaliniz. onun gideceği yerde denk gelme ihtimali ise, rüyalardadır sadece, ki o bile kabusa dönüşür.
zaman geçer, "o" akla geldikçe, hep "o an" takılır "keşke"lere; "gitme" deseydim gitmez miydi? kalır mıydı hep benimle? cevapsız kalacak bir soru.
daha da kötüsü, sonsuza dek çekip gitmek ister bir gün. iki seçenek vardır; ya sonsuza dek birlikte olacaksınız, ya da sonsuza dek ayrı. cesaret edemez, gururunuza yenik düşer ve "hoşça kal..." ı seçersiniz. yol ayrımına gelindiği an, sonsuza dek onsuz olacağınız gerçeği henüz idrak etmemişken beyne ve kalbe, izin isterken son bir kez size bakabilmek için, hafızasına kaydederken yüzünüzün her bir santimetrekaresini o karşı konulmaz gülüşü eşliğinde, yine bir sessizlik, bir tepkisizlik halidir ilk önce size uğrayan. kendinize gelene dek son metronun saati gelir, ve gider "kal" demenizi bekleyen gözlerle, son saniyeye dek. hiçbir şey diyemezsiniz; demenizi bekler, diyemezsiniz işte. gider...
ve siz hep "o an"da yaşarsınız kahrolası gurur yüzünden, bugününüz olmadan.