aklıma susan sontag'ın bir aforizmasını getiren boktan durum.
"erdem neredeyse hüzün oradadır"
insanın sosyal bir varlık olduğu, sağlıklı ilişkilerinse ancak güven temeli üzerine kurulabileceği anlatılırdı, okulda öğretmen, evde aile büyüklerince. biz bu bilgiyi bilince çıkarmakla meşgulken modernizm bile iflas etmiş, dünya bambaşka bi yer haline gelmişti. geçen zamanla birlikte kimi değer yargılarının da değişebildiğini görmüş/anlamış/kabullenmiştik de, doğru bildiğimiz bazı şeylerin kimi acar bünyeler eliyle buruşturulup pencereden dışarı fırlatılışına tanıklık ederken afalladık yine de. bazılarımız hala afallıyor.
malum, her şeyin teorisi -hemi de yaldızlı cümlelerle- yapılabiliyor artık. öylesi bir kıvraklığa kavuştu ki zihinlerimiz, yapıp ettiklerimize meşruiyet kazandırmakta en ufak bir sıkıntı yaşamıyoruz. mesela, sevgilisine, dostuna yahut bir zamanlar aynı mümküne omuz verdiği insanlara ihaneti ayyuka çıkmış birine ihanetinin gerekçesini sorduğunuz vakit "fırsatları tepmenin ahmaklık, dolayısıyla aldatmanın kaçınılmaz olduğu" gerçeğini tokat gibi suratınıza çarpabiliyor. aldatıldığınız yetmiyor, bir de tokat yiyorsunuz. yiyeceksiniz tabii. çünkü onlar 'işbilir', sizse koca bir ahmaksınız!