seyyid hüseyin nasr

entry9 galeri
    6.
  1. anlayış dergisi'nin şubat 2009 sayısında james kiger tarafından hazırlanan bir röportajına yer verilmiştir. beni özellikle kendisine sorulan şu soru ve soruya verdiği cevap etkiledi;

    --- alıntı ---

    Bu ya­zar­la­rın dil­len­dir­di­ği te­mel eleş­ti­ri­ler­den bi­ri, dün­ya­nın ha­li­ha­zır­da ya­şa­dı­ğı şid­det or­ta­mı­nın or­ta­ya çık­ma­sın­da di­nin en önem­li, hat­ta bel­ki de tek et­ken ol­du­ğu yö­nün­de. On­la­ra gö­re, bu­gün mev­cut olan her ça­tış­ma bir çe­şit di­nî ih­ti­la­fa in­dir­ge­ne­bi­lir. Ben­zer şe­kil­de, bir­ta­kım ki­şi­ler de, ate­ist­ler de­ğil de özel­lik­le Ba­tı'da­ki ye­ni-mu­ha­fa­za­kâr­lar, dün­ya­da­ki te­mel ça­tış­ma­nın bir ta­raf­ta Ba­tı, di­ğer ta­raf­ta ise özün­de şid­det içe­ren bir din ol­du­ğu­nu var­say­dık­la­rı is­lam ara­sın­da ya­şan­dı­ğı­nı sa­vu­nu­yor­lar. Siz­ce din ile şid­det ara­sın­da­ki bağ­lan­tı ya da iliş­ki ne­dir?

    in­san ol­mak, şid­det do­lu bir dün­ya­ya gel­mek­tir. Ço­cu­ğu­nu­za bir grip aşı­sı yaptırdığınızda mik­rop­la­ra kar­şı şid­det uy­gu­lu­yor­su­nuz de­mek­tir -eğer on­la­rın ba­kış açı­sın­dan ba­kar­sak!-. Duy­gu­sal­lı­ğı bir ke­na­ra koy­mak ge­re­ki­yor. Bu çer­çe­ve­de şid­det ha­ya­tın ay­rıl­maz bir par­ça­sı­dır. Ha­yat, bü­yü­mek için şid­det­le yüz­leş­mek du­ru­mun­da­dır. Ne il­ginç­tir ki bun­ca şid­de­te rağ­men dün­ya­da bir­çok gü­zel­lik ile hu­zur ve ahenk de var. Asıl dik­ka­te de­ğer olan bu­dur. Şim­di, bir ki­şi­yi di­ğer in­san­lar­dan fark­lı­laş­tı­ran her şey esa­sen bir şid­det kay­na­ğı­dır. iki ki­şi­nin du­ru­mu­nu ele ala­lım: Eğer sı­nır­lı mik­tar­da bir yi­ye­cek var­sa, bu iki in­san ara­sın­da şid­det ya­şa­na­cak­tır. Bu ki­şi­le­rin ba­rış için­de ya­şa­ma­la­rı için bir yük­sek il­ke­ye ih­ti­yaç var­dır. Ay­nı ör­ne­ği iki fark­lı top­lum ara­sın­da­ki iliş­ki­ye de uy­gu­la­ya­bi­li­riz.

    Şim­di, ta­rih bo­yun­ca in­sa­nın kim­li­ği­ni ta­nım­la­yan şey din ola­gel­miş­tir; bu hem bir in­san te­ki için hem de ge­nel ola­rak top­lum­lar için ge­çer­li­dir ve is­tis­na­sı yok­tur. Hat­ta et­nik kim­lik­ler bi­le, di­ye­lim Af­ri­ka'da­ki bir ka­bi­le­nin kim­li­ği, din ile içi­çe geç­miş­tir; et­nik ve di­nî kim­lik­ler bir­bir­le­riy­le bü­tün­leş­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la, her du­rum­da, di­nî ai­di­yet­ler bir yan­dan fark­lı grup­lar ara­sın­da za­ten or­ta­ya çı­ka­cak olan şid­de­tin kay­na­ğı­dır, di­ğer yandan da bu şid­de­ti or­ta­dan kal­dı­ra­cak olan güç­tür. Bu se­bep­le her iki­si de bu­gün mev­cuttur. As­lın­da, yir­min­ci yüz­yıl­dan son­ra di­nin şid­de­tin te­mel kay­na­ğı ol­du­ğu şek­lin­de­ki mo­dern id­dia­yı hiç kim­se öne sü­re­me­me­li. Rus­ya'dan Al­man­ya'ya ka­dar on mil­yon­lar­ca in­san ko­mü­nizm, Na­zizm ve fa­şizm ta­ra­fın­dan öl­dü­rül­dük­ten son­ra böy­le bir şey na­sıl söy­le­ne­bi­lir? Sta­lin'in kat­li­am­la­rı, Ame­ri­ka'nın Osa­ka ve Hi­ro­şi­ma ile Dres­den'i bom­ba­la­ma­la­rı, Al­man­la­rın Po­lon­ya'da­ki in­san­la­rı öl­dür­me­le­ri... Bu lis­te mil­yon­lar­ca in­sa­nı kap­sa­ya­cak şe­kil­de ge­niş­li­yor. Bü­tün bun­la­rın ya­nın­da din sa­vaş­la­rı hiç­bir şey­dir. Ve de bu kat­li­am­la­r din adı­na ya­pıl­ma­mış­tır.

    An­cak bu­ra­da da­ha de­rin bir şey var. Din or­ta­dan kal­dı­rı­la­bi­lir, fa­kat in­sa­noğ­lu bir boş­luk­ta ya­şa­ya­maz. Bu in­san­lar için di­nin ye­ri­ni alan şey, din ro­lü oy­na­ma­ya ça­lı­şan bir ide­olo­ji ol­du. Bu da bir ta­raf­tan ko­mü­nizm, di­ğer ta­raf­tan da Na­zizm ve fa­şizm şek­lin­de te­za­hür et­ti. Ve biz ge­le­nek­sel an­lam­da din or­ta­da ol­ma­yın­ca, ya­ni sah­te din­le­rin ger­çek di­nin ye­ri­ni al­dı­ğı bir du­rum­da ne­ler ol­du­ğu­nu çok iyi bi­li­yo­ruz: Mu­az­zam bir şid­det ha­li.

    is­lam'a ge­lin­ce, Müs­lü­man­la­rın Hı­ris­ti­yan­la­rı öl­dür­dü­ğün­den yüz­ler­ce kat da­ha faz­la Müs­lü­man'ı öl­dür­müş olan bir me­de­ni­ye­tin is­lam'ı şid­det di­ni ola­rak suç­la­ma­sı, eşi gö­rül­me­miş bir iki yüz­lü­lük­tür. Bu çok açık. is­lam'a şid­det ve te­rör kay­na­ğı de­mek saç­ma­dır. Bu­gün­kü du­ru­mun se­be­bi hiç­bir top­lu­mun ha­pis ha­ya­tı­nı ka­bul et­me­me­si­dir. Hiç­bir top­lum sö­mür­ge­leş­ti­ril­mek is­te­mez. is­lam dün­ya­sın­da sö­mür­ge­ci güç­le­re kar­şı di­re­niş ha­re­ket­le­ri baş­la­dı­ğın­da, mil­li­yet­çi­lik ve li­be­ra­lizm gi­bi de­ği­şik şey­ler de­nen­di, fa­kat bun­la­rın hiç­bi­ri ger­çek an­lam­da bir ba­şa­rı gös­te­re­me­di. Ba­tı ta­hak­kü­mü­ne kar­şı, ki isimleri Arap­ça olma­sı­na rağ­men ke­li­me­nin de­rin an­la­mıy­la "Ba­tı­lı" olan ve top­lu­mun elitle­ri sa­yı­lan züm­re­le­rin ta­hak­kü­mü de bu­na dâ­hil­dir- mü­ca­de­le et­mek için el­de bu­lu­nan ye­ga­ne araç ney­di? Ne kal­mış­tı ge­ri­ye? Din kal­mış­tı. Do­la­yı­sıy­la için­de bu­lun­duk­la­rı du­ru­mu aş­mak için di­re­niş ha­re­ket­le­ri özel­lik­le yir­min­ci yüz­yı­lın ba­şın­dan iti­ba­ren -as­lın­da Lib­ya'da­ki Ömer Muh­tar ha­re­ke­ti gi­bi da­ha er­ken ta­rih­li olan­lar da var­dı- is­lam'dan fay­da­lan­ma­ya baş­la­dı­lar. Bu du­rum­da ta­bii ki is­lam dün­ya­sı­nı terk et­mek ve di­re­niş ha­re­ket­le­ri­ne ye­nil­mek is­te­me­yen­ler için is­lam şid­det­le öz­deş ha­le ge­li­yor­du.

    Ma­ale­sef bu is­lam'a kar­şı sü­rek­li kul­la­nı­lan çok güç­lü bir pro­pa­gan­da. Ör­ne­ğin Gaz­ze'de­ki son du­ru­mun içer­di­ği mu­az­zam şid­de­te ba­ka­lım. Siz hiç kim­se­nin Ya­hu­di şid­de­tin­den bah­set­ti­ği­ni ve­ya Ya­hu­di­li­ğin bir şid­det kay­na­ğı ola­rak tav­sif edil­di­ği­ni duy­du­nuz mu? Yan­lış an­la­şıl­ma­sın, be­nim Tan­rı'nın bir di­ni ola­rak Ya­hu­di­li­ğe (ve­ya ay­nı şe­kil­de Hı­ris­ti­yan­lı­ğa) say­gım var. Do­la­yı­sıy­la in­san­la­rın onu bu şe­kil­de tav­sif et­me­sin­den hoş­nut ol­maz­dım. Fa­kat is­lam'ın şöy­le bir "im­ti­yaz"ı var: Hak­kın­da is­te­di­ği­niz her tür­lü olum­suz şe­yi söy­le­yip hiç­bir tep­ki gör­me­ye­ce­ği­niz dün­ya­da­ki tek din­dir is­lam!

    --- alıntı ---

    röportajın tamamı için;
    http://www.anlayis.net/ma...Goster.aspx?makaleid=1799
    0 ...