yunus emre

entry443 galeri video1
    84.
  1. "ilk bektaşi tekkeleri bir iş kolu, köy enstitüsü gibidir. Herkes bir iş görür orada. Kimi toprakta, kimi işlikte çalışır, kimi duvar örer, kimi aş pişirir: Yunus'a da odun taşıma işini vermişler. Kırk yıl sırtında odun taşımız Yunus tekkesinin ocağına . Hem ahlaya puflaya değil. Özene bezene. Her getirdiği odun dümdüzmüş. Neden diye soran birine: Bu tekkeye odunun bile eğrisi giremez demiş Yunus..."

    "Uzun süre tekkeye hizmet etmiş sonunda bıkmış ve kaçmış. Yolda erenlerden yedi kişiye raslamış, yoldaş olmuş onlarla. Her akşam erenlerden biri içinden geçirdiği bir insan adına Tanrıya dua ediyor ve hemen bir sofra geliyormuş ortaya. Sıra Yunus'a geldiği akşam o da dua etmiş. Yarabbi, demiş, bunlar hangi kulun adına dua ettilerse ben de onun adına yalvarıyorum sana, utandırma beni. O akşam iki sofra birden gelmiş. Erenler şaşırıp kimin adına dua ettiğini soruyorlar Yunus'a. O da siz söyleyin önce diyor. Erenler Taptuk'un dervişlerinden Yunus diye biri var, onun adına, diyorlar. Yunus bunu duyar duymaz hiç bir şey söylemeden tekkeye dönüyor ve anabacıya, şeyhin karısına sığınıyor. Anabacı diyor ki Yunus'a: Yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Taptuk abdest almak için dışarı çıkarken ayağı sana takılır. Gözleri iyi görmediği için bana: Kim bu eşikte yatan? diye sorar. Yunus derim ben de, Hangi Yunus derse çekil git, başka bir tekke ara kendine, başının çaresine bak. Ama Bizim Yunus mu? derse anla ki gönlünden çıkarmamış, hala seviyor seni. O zaman kapan ayaklarına, bağışla suçumu de ona. Yunus anabacının dediğini yapmış, kapının eşiğine yatmış ertesi sabah. Taptuk kim bu adam ? diye sorunca, Yunus diyor anabacı. Bizim Yunus mu? diyor Taptuk. Yunus ağlamış olmalı o zaman sevincinden."

    Bir masal ki insan arasındaki bağlılığı, ayrılıp kavuşmanın tadını bu kadar güzel anlatabilir. Yalnız Yunus'şa Taptuk arasında değil, bütün Anadolu'nun tekkelerinde kimi zaman iyiden, kimi zaman kötüden yana giden insan yürekleri arasındaki bağlılığı görüyoruz bu masalda. Gözleri görmez olmuş bir insanın, en güvendiği dostun, kendisini bırakıp gitmiş olduğu bir insanın bri sabah Bizim Yunus mu? derken duyabileceği ve bağışlanmaya can atan bir suçluya duyurabileceği sevinci düşünün. insanlık dediğimiz işte bu bizim sözünün içindedir. Bir ülküye canlarını koyanların hepsinin yaşadıkları bir insanlık dramıdır bu: inancımızı paylaşmaz olsun bir dostun yeniden yanımıza dönmesi ve dönen dostun kapıdışarı edilmemesinden duyduğu sevinç. Bugün bile dünyamızın her yerinde, her partisinde yaşanıyor olmalı bu dram.

    Yunus insanın ağzına böyle her an, her gün ve her yerde yaşayabileceği sözler vermiştir. insanlığın bütün sözlerini söylemiştir gibime geliyor, canım türkçesiyle.

    Adımız miskindir bizim
    Düşmanımız kindir bizim
    Biz kimseye kin tutmayız
    Kamu alem birdir bize

    Sen sana ne sanırsan
    Ayruğa da onu san
    Dört kitabın manası
    Budur eğer var ise
    ---

    Gitti beyler mürveti
    Binmişler birer atı
    Yediği yoksul eti
    içtiği kan olusar

    Kerameti var diyen
    Halka salusluk satan
    Kendin müslüman etse
    Var ise kerameti.

    Haram ile hamir tuttu dünyayı
    Fesat işler gören hürmetli oldu

    Çalış, kazan, ye, yedir,
    Bir gönül ele getir
    Yüz kabeden yeğrektir
    Bir gönül ziyareti"

    (Azra Erhat- işte insan-Ecco Homo, Remzi Kitabevi,1969)
    0 ...