gecenin 4'ünde açlıktan mideme kramplar girmeye başlarken ''dur lan vakit geçsin bari, hem sabahki kahvaltıya kadar bir şey yapmış oluruz!'' diyerekten başladığım ve ''insan insana bunu yapmaz!'' diyerek bitirdiğim mahsun kırmızıgül filmi..
lo lo mahsun'dan, alem buysa kral benem'den buralara kadar geldiği için, gelebilme cesaretini gösterdiği için mahsun kırmızıgül'ü can-ı gönülden kutluyorum.. naçizane yorum yapmaya çalışırken cümleleri özenle seçmeye çalışıyorum lakin seçtiğim cümleler bu film hakkındaki olımlu görüşlerimi karşılayacak kadar güçlü kalabilir mi, bilmiyorum..
kimsenin kendisinden kubrickçilik, tarantinoculuk, ridley scottçılık beklemediği mahsun kırmızıgül kesinlikle türk sineması için bir şanstır.. kendini üst düzeyde geliştiren bu adama destek verilmesi elzemdir diye düşünüyorum.. şahsi fikrim mahsun kırmızıgül bu ülkenin yılmaz güney'i olma yolunda emin adımlarla gelmektedir.. yalnız ve güzel ülke adına iş yapan, emek harcayan adamların çok daha fazla destek alması gerekmektedir.. en azından recep ivedik denen film ve kahramanından daha fazla entry girilmelidir bu adamlarla alakalı..
geçişlerini beğenmezsin, görüntü yönetmenliği iyi değildir, tekniği zayıftır vs vs.. bunların hepsini anlarım da adam neden ajitasyon ve demogoji ile suçlanmakta, onu çıkaramıyorum.. kardeşin kardeşi vurması, vurmak zorunda bırakılması, eğitim denen şeyin büyük şehirlere elli tane üniversite açmak değil de köylere, kuytulara götürülmesi gereken en önemli olgu olduğu, insanların seçimlerinden dolayı toplumdan nasıl dışlandığı, yıllarca emek verilen, kalkınması için ter dökülen güzel ülken tarafından hayvan muamelesi gördüğün ama aslında dışarda bu işlerin hiç de öyle yürümediğinin farkına varmak, yıllar süren savaşlar, ekonomik çöküntüler, saçma sapan politikalar, cuntalar, örümcek beyinler yüzünden 28 sene önce terk edilmek zorunda kalınan ülkenin bugün hala aynı olması hatta daha da vahim bir hal alması... bunlar ve benzerleri zaten bilinçli her türk evladının göznünün önünde olan ve farkındalık duyduğu şeyler.. adam bunları anlattığı için ajite eden oldu, demogojist oldu.. bunlar hepimizin bildiği ve belki de sesli düşünemediğimiz olaylar..
her şeyden öte bir sanat eserinin insana verdiği, ilettiği duygu önemlidir nazarımda ki mahsun kırmızıgül bunu oldukça başarılı bir şekilde aktarmıştır.. yıllardır ağlamayan, ağlamayı beceremeyen ve iyiden iyiye kendinde bir sorun olduğunu düşünen bu yazının sahibini bile defalarca ağlatmayı başarmıştır.. işte olay bundan ibarettir..
biz ancak dışardan birilerinin dürtmesiyle birbirimize sahip çıkan, biz olan bir milletiz.. ancak dışardan birileri bizim canımızı yakacak ki biz o zaman kardeş olduğumuzu, aynı havayı soluduğumuzu, aynı takımları tutup aynı kadınlara aşık olduğumuzu, aynı yemeği yiyip aynı suyu içtiğimizi fark edebilelim.. gerisi hep zirveye çıkanları belinden tutup aşşağıya çekmekle eş değer..
yapmayalım abiler, ablalar.. bu ve benzeri filmler kültürümüz ve bizler için şanstır.. eleştirme demiyorum, eleştir.. eleştirinin olmadığı yerde fikirler gelişemez, olgunlaşamaz! yap eleştirini ama adama hakaret etme! kim olduğunu unutma!o adam senle aynı kanı taşıyor, köstek değil destek ol! oku, izle, dinle, gez, öğren.. geliştir kendini, çalıştır saksıyı.. ancak o vakit birilerinin dürtmesine ihtiyaç duymadan ''biz'' olduğumuzun farkına ve idrakine varabiliriz!!
güneşi gördüm ve benzerlerinin devamının gelmesi, seyrine doyulmayan türk filmlerini izleyebilme dileğiyle!