şimdi, bir öğretmen bir öğrencisine olmadık bir şey yaptığında tüm milli eğitim camiasına mı yüklüyor bu millet, hayır.
bir imam bir ahlaksızlık yaptığında tüm diyanet mi suçlanıyor, hayır.
bir polis yüzünden tüm emniyeti mi siliyoruz, hayır.
daha onlarca örnek bulabiliriz bu şekilde.
ama nedense, her nedense iş türk silahlı kuvvetleri'ne geldi mi bir yaygara kopmakta, kişilerin suçları tüm bir kuruma yüklenmekte. neden?
he bizim ordumuz sütten çıkmış ak kaşık mı? değil tabi. geçmişte bu ülkede demokrasiye pek çok kez darbe vurmuş. ama özellikle son yıllarına bakın ordunun.
siyasilerin olabildiğince seviyesizleştiği, medyanın açıkça ülkenin geleceği üzerine ipotek koyma savaşları verdiği bir ortamda belki de dik duruşunu muhafaza edebilen tek kurum türk silahlı kuvvetleri.
üstelik öyle bir kurum ki,bir yandan bu ülkede adı hala konmamış bir savaşla mücadele içindeyken bir yandan da korumakla mükellef olduğu rejimi işletemeyenlerin de faturasını ödemekte, günah keçisi ilan edilmekte.
size de garip gelmiyor mu türk ordusunun bu kadar yıpratılmak istemesi.
hiç düşünüyor musunuz, bu kurumun yıpranması bu ülkede en çok kimlere yarar sağlar.
ordunun adının ısrarla demokrasi düşmanlığı, cumhuriyet kelimesinin ise ısrarla ergenekon davası ile özdeşleştirilme çabaları hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
şüphesiz her kurumun içinde olduğu gibi silahlı kuvvetlerin içinde de çürük elmalar var. bunlar elbette temizlenmeli ama bu şekilde değil.
biz ordumuzu bu kadar yıpratacak lükse sahip bir ülke değiliz.
ha bir de aklımdayken, sınırları içinde savaş olan her ülkede ordu daima gündemde kalır.