ibni sina

entry115 galeri
    4.
  1. mezar taşında şöyle yazar "felsefedeki derin vukufu ona faziletli bir hayatın unsurlarını, tıp tahsili de sıhhatini muhafaza etmek sanatını ogretememistir"

    uzm. dr. bahadır bakım'ın şöyle bir yazısı vardır ibni sinayla ilgili;

    Büyük Türk islam felsefecisi ve hekimi olan ibni Sina, 980 yılında Buhara yakınlarında Afşara'da doğmuştur. Babası Samanoğulları sarayı katiplerindendir. ilk eğitimini babasından, daha sonra ünlü bilgin Natili'den özel dersler almış ve ismail Zahit'ten geometri ve mantık dersleri almıştır. Ptolemaios'un yapıtlarını okuyarak, coğrafya; Eukleides'in eserlerini araştırarak geometri, Farabi'nin El-ibane adlı eserinden yararlanarak Aristo felsefesini öğrenmiş, ayrıca mantık, tıp, biyoloji, dini bilimler üzerine eğilmiştir. Tıp alanında hem okuyarak, hem de hasta tedavi ederek kendisini geliştirmiştir. ibni Sina 17 yaşında iken, hastalanan Buhara prensi'ni verdiği tedavi ile iyileştirince, Buhara sarayı kütüphanesinden faydalanma olanağına kavuşmuştur. Babasının ölümü ve Samanoğulları'nın saltanatı kaybetmesi sonrasında Buhara'dan ayrılarak, Harezm ve Horasan çevresindeki kent merkezlerini dolaşmış, buralarda El-Biruni ve Şirazi ile dostluklar kurmuştur. Şirazi'nin desteğini de alarak yazdığı ve en etkili eseri olan Tıbbın Kanunuel-kanun fi'ttıb) altı yüzyıl Asya ve Avrupa'da tıp fakültelerinde okutulmuştur. Batıda Avicenna olarak anılmıştır. ibni Sina ağrıyı on beş tipe ayırmış ve şu an nöroloji ve psikiyatride kullanılan pek çok kavramı ifade etmiştir. Yazdığı bitkisel özler ve diğer organik karışımlardan altmış kadarı 1920 yılında ingiliz ilaç endeksine girmiştir. Kitabında çeşitli cerrahi girişimler de anlatılmıştır. Günümüz tıbbında cerrahi girişimler esnasında hekimlerin giydiği yeşil renkteki operasyon giysilerini o zamanlarda kendisinin de girişim yapmak için giydiği öğrenilmiştir. Doğudan Farabi, batıdan da Aristo'dan etkilenmiş, kendisinden önce Anadolu ve yakın çevresinde yaşamış düşünür ve bilim adamlarının eserlerinden yararlanmıştır. Büyüyünce hiçbir şehir beni içine alamaz oldu, kıymet kazanınca beni alacak müşteri çıkmaz oldu diyerek, kendine yönelik baskı ve saldırılar nedeniyle çok fazla yer değiştirmiş, çalışmalarından bir kısmını politik baskılar nedeniyle cezaevinde bulunurken yazmıştır. Tıbbın kanunu adlı eseri 5 cilt olup, 5. cildi tamamen ilaçlara ayrılmıştır. Kitap bütünü ile Hipokrat, Galen ve Razi'nin eserlerine göre kendi görüşlerini de açıklaması, bitkisel kökenli ilaçlardan bahsetmesi, damar hastalıkları ve kanser konularından bahsetmesi ile ayrılmaktadır.



    240 tanesi hala korunmakta olan 450 çalışması bulunan ibni Sina sadece tıp alanında değil, astronomi (yıldızların koordinatlarını izlemek için bir alet icat etmiştir) ve fiziğin (ışığın belli bir hızla yolaldığını belirtmiştir) de aralarında olduğu pek çok bilim alanında eserleri bulunmaktadır. Kitab-üş Şifa (iyileşmenin Kitabı) adlı eseri bireysel olarak yazılan kendi türünden en geniş eser olarak nitelenmektedir. Diğer eserleri arasında Kitab-ün Necat (Kurtuluş Kitabı) ve Danişname sayılabilir. iranlılar kendisinin Buhara ve Hemedan'da yaşadığı için iranlı; Araplar eserlerini Arapça yazdığı için kendisini Arap kabul etmişlerdir. Oysa ailesinin köken aldığı ve yaşadığı yer olan Belh, zamanında Türklere ait bir yerleşim yeri olup, kendisi de ana tarafından Türk soyundan geldiğini ifade etmiştir.



    ibni Sina'ya göre akıl gücü ve yapılan deneyler birleşerek, birbirini tamamlayan bir bütün oluşturur. Bu bütüne gözlem de ayrı bir katkı sağlar. Bilginin gelişiminde akıl, deney ve gözlemin her biri çok önemlidir. Bilginin düşünme (hipotez) ile başlayıp, kıyaslama ile anlam kazandığını belirtmiş, modern mantığın başlangıcına katkıda bulunmuştur. Deney ve duyularla elde edilen verileri, mantık çerçevesinde ele alıp, sonuca ulaşan bir yöntemi savunmuş, dini bağımsız bir bilimdalı olarak kabul etmiştir. Ona göre insan aşk aracılığı ile maddesel özelliklerinden Atatürk'ün sözündeki gibinaçiz vücudundan kurtularak, gerçek değerine, geleceğe ve sonsuzluğa ulaşabilir. Her şeyin kaynağı, insanın özündeki sürekli enerji dönüşümleri şeklinde olan aşktır.



    Din ve felsefe açısından Yunan ve Batı Ortaçağı düşüncelerini birleştiren bir köprü olmuş, eserleri Latince daha sonra da Fransızca ve Almanca'ya çevrilmiş, rönesansın doğuşuna etkisi olmuştur. Bilinmeyen bir hastalık sonucu 57 yaşında iken Hemedan'da hayata gözlerini yummuştur.

    Çağımız yazılı kaynaklara ulaşmak için ibni Sina'nın gerçekleştirdiği gibi devlet büyüklerini tedavi etmeye ya da yüzlerce kilometre katederek bir bilim adamına ulaşmaya gerek bırakmamaktadır. Her şey gerek kütüphanelerde, gerekse evinizdeki bilgisayarlarla ulaşabildiğiniz bilgi ağları ile anında karşınıza gelebilmekte, çok büyük yer tutan ansiklopediler bir diske sığabilmektedir. Aslolan aşktır. Bu aşk bazen bir sevgiliye duyulur, bazen aileye, toprağa, gelecek nesillere ve vatana yönelik hissedilir, Atatürk'ün Çanakkale Savaşı'ndaki savaşmak değil, ölmekemrine severek uyulur; bazen de insanlığa ve dine yöneliktir Mevlana gibi herkesi ne olursa olsun davet eder. Evlilik hayatı, mesleki hayat, toplumsal ilişkiler kısaca etrafımızla kurduğumuz ve olgunluğa, bilgeliğe ulaşmak için kendi içsel dünyamızla kurduğumuz ilişkiler hep hedefi olan, gelişmeyi ilke edinen aşk ile mükemmele ulaşabilir. Bunun için de öncelikle kendimizi sevmemiz, kendimizden ümit kesmememiz gerekir, kendimizden memnun olmak, maddi ve manevi anlamda ortaya çıkarttıklarımızla ilişkilidir. Ortaya çıkartılanlar da başkaları ile paylaşılırsa, hayatı güzelleştirirse anlamlı hale gelir. Bu noktada da ilahi bir şekilde karşılık düşünmeden vermeyi başarmak aşk ile mümkündür, bu da ardniyetsiz, önyargısız bir şekilde insanları sevmek ile olasıdır. Aşkınız oranında evliliğiniz tekdüze hale gelmez, mesleki, bilimsel ve kültürel düzeye ulaşırsınız, mutlu geleceğe ulaşmak için fedakarlıklarda bulunursunuz, ne pahasına olursa olsun. Büyük insanlar; sorunları Atamızın boğazdaki yabancı zırhlıları gördüğünde söylediği gibi geldikleri gibi giderler şeklinde kendine, insanına güvenen, zorlukları büyütmeyen kişilerdir. Haydi bakalım hepbirlikte severek, meslek aşkı ile çalışmaya; kendimize, birbirimize ve geleceğe olan aşkımız ile güvenmeye ve hem geçmişimiz hem de gelecekteki hak edeceğimiz sonuçlarla övünmeye; ibni Sinalar, Atatürkler, Mevlanalar, Mimar Sinanlar yetiştirmek için, anneler, babalar, eğitimciler, tüm Türk ulusu, mazeret yok. Evet mazeret yok. Aşkınız kadar varsınız, aşkınızın hiç sönmemesi dileğiyle.
    8 ...