ne garip şey, üzerinden aylar geçiyor, "tamam" diyorsun, "bu sefer unuttum." gündelik hayat sürüklüyor seni sürekli bir yerlere, yeni insanlarla tanışıyorsun, ama hiçbirini hoşlansan bile hayatına tam olarak dahil edemiyorsun, sanki biriyle birlikte olsan ona ihanet edecekmişsin gibi aptalca bir his. halbuki o unutmuş, başkasını senin yerine koymuş, belki de sen varken bile hep oradaydı, belki değil, öyleydi. öyle ya, herhangi biri değildi, onun eski sevgilisiydi. oturup düşünmedi bile bunun sana kendini nasıl hissettireceğini, sen de hiç hissettirmedin ki nasıl da kırıldığını, sitem bile etmedin, öylece çekip gittin, kuyruğunu dik tuttun hep, özlemekten gebersen de aramadın, en azından gururun vardı elinde kalan. "unutmak en büyük cezadır" dedin, unutmaya çalıştın, unutur gibi oldun belki, geceleri uyuma kabiliyetini yitirdin, kabiliyet bile değil ki bu anasını satayım, isteyen herkes uyuyor mışıl mışıl, nasıl isterdin şimdi herhangi birisinin yerinde olmak.
özlemek, her an, her dakika birisinden ayrı olduğunun bilinciyle yaşamak demek benim için bugün ve şu saat. yapılan haksızlıklara, onca acıya, geri dönüşün olmadığını da bilerek (o istese bile), her şeye rağmen kızamamak demek.