iyi bakılmı$, güçlü, kır bir at, birgün ahmet'in evinin önünde duruyorken bulunur. ahmet atı üç kere bir yere götürüp bırakır ama at her seferinde geri döner. bunun üzerine ahmet geleneklere göre bunu kendi kısmeti ve haktan yadigar olarak görür. fakat nice sonra atın beyazıt sarayı paşa'şı murat han'a ait olduğu ortaya çıkar. paşa atını geri ister ama töreye göre kısmet olmuş hakkın yadigarı at geri verilmez. ahmet'in çevresi de ahmet'ten yana olurlar atı geri vermezler. murat han ahmet ve birkaç kişiyi zindana attırır. bu arada murat han'ın kızı gülbahar ahmet'i görür ve aşık olur. bütün kitap boyunca atın geri alınma serüveni ve ahmet ile gülbahar'ın aşkı, kavuşmaları anlatılır. falan filan.
buraya kadarı i$in hikaye, fasa fiso kısmı.
benim dikkatimi çeken husus yaşar kemal'in kürtleri sürekli yüceltmesi ve osmanlı'yı küçük düşürmesi, aşşağılaması. hikayede osmanlı hep sanki bir küfür niyetine kullanılır.
merak ediyorum acaba bunun tersi olsaydı ne olurdu ? osmanlı yerine kürtler ve ermeniler konup kötülenselerdi ? gerçi yaşar kemal ne mal olduğunu 2006 yılında bilgi üniversitesi'nin konferansında söyledikleriyle belli etmişti. "gerillanın adını terörist koyduk. " gibi. ama demek ki daha öncesi de varmış. bazı örnekler;
ahmet: ne yapalım, at benim kısmetimidir.
sofi: ordusunu çekip gelecek üsütümüze.
+ at benim ksımetimdir.
- mahmut han zalim bir paşadır.
+at benim kısmetimdir.
- mahmut han'la başa çıkılmaz.
+ at bana haktan yadigardır.
- mahmut han hakkı, yadigarı bilemez. o, " osmanlı " olmuştur.
sayfa 17.
bu kişi sofi'ydi. paşaya dik dik baktı. kartal gözleri kıvılcımlıydı.
" bütün bunlar bir at için mi, paşa ?" dedi. " dünya dünya olalı kim kapısına gelen atı geri vermiş ? sen bunu bilmez misin paşa ? sen osmanlı olmuşsun paşa. yoksa bir at için bu işleri başımıza açmaz, evleri yakmaz ocakları söndürmezdin. ağrı'nın laneti, ağrı'nın gazabı, ağrı'nın hışmı senin üstüne olsun paşa. "
sayfa 19.
şeyh dedi ki:
" mahmut han bir osmanlı, bir kafirdir. bunlar insandan ayrı yaratıklardır."
sayfa 86.
divandan babasının tok, gür sesi geliyordu. mahmut han çok yakışıklı bir adamdı. kürtçe konuştuğu zamanlar çok daha candan, sıcak, yakışıklı oluyordu. ulu bir kartala benziyordu.
sayfa 43.
... orada uzun çadırlı kürt obaları, oymakları vardı. ve kürtler konuksever olurlardı. ama nerede olursa olsun babası onu buldurur, öldürtürdü. osmanlı'nın eli kolu uzundu.