kürt sorunu

entry654 galeri video4
    207.
  1. devletin oluşturduğu bir sorun şöyle ki, doğunun ücra bir köşesinde bir köy okulundayız. henüz ikinci sınıfta tertemiz çocuklarız a,b,c. sene 1980'in son dönemleri aylardan pırıl pırıl bir mayıs günü. gökyüzünde bulutlar, ak ak toplar gibi. birden yeşil kıyafetli adamlar görüyoruz ve biz yaklaşık 20-30 çocuk bağırmaya başlıyoruz vakur göğe doğru. bütün öğrenciler masaların altına gizleniyor ve korku içinde ağlıyoruz. samsun'lu öğretmenimiz şaşırmış bir ruh hali içinde bağırıyor ne oldu neden korkuyorsunuz diye. çıkın masaların altından onlar asker kalkın ayağa vs. henüz çocuğuz mustafa kemal atatürk'ü çok seviyoruz. andımızı yüksek sesle bağırmak dehşet bir haz veriyor. ve fakat ey insanlar korkuyoruz işte. bize ışıksız köylerimizde gece karanlığı çökünce, dehşet masallar anlatıldı. dedelerimiz, annelerimiz tarafından. 1938 diye bir kıyımı çocuk kalplerimizde hissediyoruz. sanki içgüdesel bir şey di bu. biz korkmak ve saklanmak zorundaydık, hemde ölümüne. bize hamile bir kadının süngülendiğini. bize mağaralarda saklanan kadınların askerlere yakalanmamak için ağlayan çocuklarını boğduklarını ve buna ağıtlar yakıldınığı anlattılar. (dürya dürü venge tıfongu yenu pıte mı nevesu dızık ne cenu, meberve pıtemı meberve, dısmen bervısı to hesnenu) türkçe karşılığıda şu (uzaklardan silah sesleri geliyor, benim oğlum hastadır sütünü içmiyor, ağlama bebem ağlama, düşman ağlamanı duyar) gibi. bize biryerlerde öldürelen insanların kanlarının sel olup munzurun sularına karıştığını anlattılar. ve biz çok bilmesekte içgüdesel olarak bunlara tepki veriyorduk. korkuyorduk kardeşlerim ölümden korkuyorduk. ne bisikletimiz ne de topumuz vardı ışığa hasrettik. yaşlı ceviz ağaçları, sert meşeler, daldan dala koşuşturan sincaplardı hayatımızdaki tek şey. böyleydi bu yurdun ücra köşesinde bir yerlerde yaşamak. batıda bir çocuk kendi kültüründe dilediğini yapıyorken orda bir çocuk kendi dilinde yasak türküler söylüyordu. orda kürtçe bir kaset toprağın altına gömülüyordu korkudan. orda kürtçe konuşmayın deniliyordu.

    çocuktun bu kahr olası dünyanın kurallarından uzak olmak isterdik. ama biz bir gerçekliğin içinde doğmuştuk. yok deniliyordu ama vardık. biz kuru bir samandık sağ tarafımız ateşe tutuldu ve yanmaya başladık. oysa ne çok seviyorduk, andımızı, atatürk'ü, istiklal marşını, kınalı memedi. ve yıllar böyle, böyle geçti. çocukluk bitmeden okulumuz yakıldı anılarımızda yok olup gitti o kara dumanların içinde. biz büyüyorduk. köylerimiz boşaltıldı. okul yakanla köy boşaltan savaşın iki cephesinden iki ayrı silah. biz büyüyorduk. ormanlarımız ateşe verildi, patika yollarımız yaban hayata karıştı. biz büyüyorduk. artık şehir bile güvensizdi geceleri silah sesi yankılanıyordu düşlerimizde. yol görünüyordu bize. ordan çıkmak zorundaydık başka bir yere hiç bilmediğimiz yere göç etmek. her şeyi arkamızda bırakarak (çocukluğumuzu, sınıfımızı, köyümüzü, şırıl şırıl akan derelerimizi, kardelen çiçeklerimizi, meşe ağaçlarımızı, cevizlerimizi, sincaplarımızı...) başka bir yerde yeni bir hayat kurmak zorundaydık. kurduk.

    ve büyüdük dostlarım bir ateş topunun içinden geldik; gördük ölümü, kanı gördük silah seslerini duyduk, acıyı gördük. bilmediğimiz bir gerçeğin duvarına burda batıda çarptık. biz kürtmüşüz. fakat sevdim insanları başka türlü. güneşli bir güne sarılır gibi sarıldım bir türk'e veyahut bir çerkez'e. o olanlar kalbime hiç bir kin ve nefret tohumu ekmedi. sadece orda bir gerçeğin olduğunu ve düzelmesi gerektiğini biliyorum artık. bu memleketin topraklarında nöbet tuttum her bölgeneden arkadaşlarım oldu aynı bardaktan içtik suyumuzu, aynı göğe baktık...aşklarımızı anlattık birbirimize.

    böyle bir psikoloji düşünün aynen bunları yaşamış hatta daha da fazlasını. netice itibari ile bu konunun bir sürü boyutu var. psikolojik, sosyolojik, iktisadi vs. fakat şuna inanır olduk devlet her zaman hatalar yaptı. çünkü geçmişten ders çıkarmadan (bkz: hamidiye alayları) yakın gelecektede ordaki insanların boşluklarından faydalanıp onur kırıcı dayatmalarda bulundu. ailelerin doğal dokusunu parçalayıp kardeşler arasında derin uçurumlar açtı. birini dağa gönderip (bkz: isyan) ötekini silahlandırıp onun karşısına dikti. sorarsınız bu kürt halkı o kadar cahil mi? evet o kadar cahil. maalesef o kadar da cahil bırakılmış. her toplumun kendine göre bir takım davranış biçimleri vardır. kürtler yaşadığı coğrafya bakımından ayakta kalmak için tarih boyunca bir çok yasadışı davranışta bulunmuştur (bkz: kaçakçılık). fakat çaresizlikler içinde yapılmış bu eylemler hiç bir zaman, insanları yargısız öldürmek gibi bir ayrıcalık tanımıyor devlete (bkz: 33 kurşun) ya da cezaevlerinde insanlara akla hayale sığmayacak işkenceler yapmasına (bkz: diyarbakir cezaevi).

    sonuç olarak, artık herkesin tepeden tırnağa tekrar düşünmesi gerekir. bu anlamsız savaşa verilecek bir 30.000 insanımız daha olmasın.
    1 ...