tuhaf hislere gark eden laf. söylemesi ayrı, duyması ayrı bir derttir bunun.
ilk duyuşumu hatırlıyorum.
izmir'deki yazlığımızdaydık. babamın bir tanıdığının torunu olan koray'a acayip bir sempati (!) duymaktaydım. benden iki yaş büyüktü yanlış hatırlamıyorsam. yani işte ben 9 yaşında isem, o 11 falan. bu böyle uzun yıllar sürdü. ankara'ya döndüğümde de sınıf arkadaşım olan engin'e yazardım. az değilmişim, ama küçüktüm, olur öyle diyerek geçiştiriyorum bu mevzuuyu.
bir de benimle yaşıt çiçek isminde bir arkadaşım vardı. bu koray hakikaten tuhaf bir çocuktu, iyi biri oduğu halde o yaşına rağmen tam bir ayarmatördü ve bu yüzden olsa gerek kimse koray'ı sevmezdi. yani koray'ın iki arkadaşı vardı; biri ben, diğeri çiçek. bu koray'ı dövmeye çalıştıklarında falan bizim eve kaçardı. ben sevinirdim. elimden gelse koray'ı dövmeleri için diğer çocuklara rüşvet verecektim. vermedim tabii.
sonra birgün çiçek'i ağlarken gördüm. yanına gidip ne olduğunu sorduğumda bana sarıldı. dedi ki, "ben koray'ı seviyorum. büğveaaa." içimden "vay kaşar" dedim, ama aslında onun öyle biri olmadığını biliyordum. "tamam işte, ne güzel" falan diye geçiştirmeye çalıştım; "bunun için mi ağlıyorsun?"
"yok" dedi. "koray seni seviyormuş". utanmasam kalkıp göbek atacaktım. ama "olur öyle boşver" falan diyorum kızcağıza. ne diyeyim? "aaa öyle mi çiçek'ciğim çok sevindim, hadi canım ben gidiyorum. okybye" hö?
her neyse, çiçek'i teselli ettim. sonra her zamanki gibi, sıradan bir şey oldu ve koray yine bizim eve geldi. bu sefer eve almadım. ablam alacaktı. kapıyı kilitleyip anahtarı çaldım. çiçek'in onu sevdiğini bile bile bunu yapamazdım çünkü. ayıptı.
sonuç olarak, koray o gün ilk dayağını yedi sitedeki çocuklardan. ertesi gün patlamış dudağıyla yanıma geldi (ki dudakları çok inceydi, sevmezdim, bence dayak yemiş haliyle daha yakışıklıydı)
koray: dün niye öyle yaptın?
ben: sen niye öyle yaptın?
k: ben ne yaptım?
b: çiçek?
k: ne çiçeği çiçek mi istiyosun? (bunu gerçekten dedi.)
b: çiçek seni seviyormuş
k: e biliyorum.
b: sen niye onu sevmiyosun? (yuh amk yuh!)
k: ben seni seviyorum.
b: git lan. (küçükken de kabaydım)
onun gitmesini beklemeden arkamı dönüp koşarak eve girdim. bütün yaz tarkan'ın yine sensiz albümünü dinleyip hüzünlendim. küçücük bokken, neyimeyse?! hatta kimdi gibi hareketli bir şarkıdan, başlarken insanların göbek attığı bir şarkıdan kendime bir aşk acısı fon müziği çıkartmıştım ben. hatırlıyorum. ben böyle çocuğun hissiyatına koyayım.
her neyse, sonra o yazın sonuna kadar benimle konuşmadı. ertesi yaz sünnetine gidip onunla dalga geçtim. önceki yaz onu döven çocukların hepsi yatağının çevresine kurulmuş, pipisine bakmaya çalışıyorlardı. kızlar bile. orospu çocukları.
şu an ne yapıyor bilmiyorum. ama bence artık dayak yemiyordur.