sene 1992, fenerbahçe avrupa arenasında sigma olomouc diye bir takımla eşleşiyor. "lan bunlar kim" diyor herkes birbirine. kimse tanımıyor tabi. avrupa fatihimiz turu geçmiş o zamanlar galibiyet sarhoşuyuz, ulan diyoruz "fener de geçsin, sevinsin garibanlar". açıyoruz tv'yi, o da ne! bir sağdan geliyorlar, bir soldan, bir sağdan geliyorlar bir soldan. dakika 9' hanus yardıra yardıra giriyor ceza alanına, maymuna döndürüyor fenerbahçe defansını. gururu zedelenmiş fenerbahçe defansı dayanamıyor tabi, çakıyor çelmeyi hanus'a, penaltıyı veriyor hakem. topun başına geçiyor cabbar hanus, vuruyor topa... kaleci ayrı yerde top ayrı yerde. santra yapıyor fenerbahçe'miz, avrupa'nın yeni fatihi(!)... aradan 2 dakika geçiyor ceza sahasının hemen sağında faul veriyor portekizli hakem. acımıyor kerbr, söndürüyor hayalleri... fenerbahçe'ye yüklendikçe yükleniyor sigma, yüklendikçe yükleniyor! hele bir soluklanın derken barborik adlı bir yiğit çıkıyor ortaya, "ney fenerbahçe mi?", "yiyilcek bişi mi o " diyor ve yiyor fenerbahçeliler kendi kendilerini. dakika 39'da acaba mı soruları sorulmaya başlıyor? fener küllerinden doğabilir mi? aykut ender gelişen bir fenerbahçe atağında golü atıyor ama fener'den ne köy oluyor ne kasaba... dakika 41 oluyor kasap ismail adama kayıyor kırıyor bacaklarını... görüyor kırmızıyı, ayaklarını götüne vurarak terkediyor yeşil sahayı. dakika 49 çekoslavakya'daki pirinç tarlasında ki çam ağacının dibinden gürültüler geliyor. "bu kadar da olmaz" diyoruz biz tabi. moraller alt üst. portekizli hakem de almış eline kırmızı bir şey önüne gelen fenerli'ye gösteriyor. dünya şokta! bu kadar çabuk gösteren bir adam görmemişler tabi. sonra mı? sonrasını ne sen sor ne ben anlatayım yiğenim. ilk on birden bir kaleci atmıyor fener'e...