bana 9 yıl önceki bir anımı hatırlatan harekettir (baştan alakasız gibi görünebilir ama varmak istediğim nokta gerçekten hem bununla alakalı hem de basit).
efendim 2000 yılının nisan ayında, ankara' da sheraton oteli civarında bir okul projesi için çekimdeyiz bir arkadaşla beraber (ilef' 1. sınıfta kamera asistanıyım o zamanlar). derken bir otobüs yanaştı otelin bizim olduğumuz tarafından. otobüsün içindeki görünce şaşırdık bi anda arkadaşla beraber çünkü gördüğümüz efen pilsen' in otobüsüydü. bir ankara takımıyla lig maçı yapmak için ankara' ya gelmişler besbelli. otobüs otele yaklaşıp da durduğu noktada çekim yapabileceğimizi farkettik. ama öyle yakından falan değil, otobüsün yanına gidip basketbolcular inmeye başlarken. neyse derken bunlar teker teker inmeye başladılar; şimdi aklımda kalanlar; Predrak Drobnjak, hidayet türkoğlu, ibrahim kutluay, hüseyin beşok vs vs. işbu noktada biz arkadaşla bir anda apışıp kaldık. zira normalde de uzun olduğunu bildiğimiz bu adamların tam ortasında kalınca bi anda affalladık. sahadan görmek başka, yanından geçerken görmek başkaymış. adamlar hem uzun hem yapılı. biz ikimiz, lord of the rings' de trolllerin arasında kalmış hobbit gibi kalakaldık (tabi bi yandan da bitirdik çekimi. gerçi onu kullanmadı kurgudaki acaipler. ulan sana efes takımını tam kadro sıfır mesafeden çekmiş getirmişiz, daha ne lazım; dream team mi!? )
demem o dur ki ben gibi 1.70 boyundaki bir adamın kesinlikle sataşacağı tipler değil bunlar, yakından görünce daha iyi anlaşılıyor. adam yukardan bi koysa boyun kalır 90 cm. hangi akla hizmet o kırmızı tişörtlü tıfıl bu adamlara saldırdı anlamak mümkünsüz. ya iyice içip gelmiş, ya yaşamaktan bıkmış.