aslına bakarsanız, sanıldığı kadar kolay olmayan bir iştir, senkronize bir ekip çalışması ister, onun dışında hırs, azim, kararlılık ve güç ister, çok önemli nüanslar vardır dikkat edilmesi gereken.
misal:
bu dut meyvesi, özellikle olgunlaştığı zaman pek bir narin olur, herhangi bir darbede hemen kendini koyverir, şiresi akar, o yüzden çırparken çok dikkatli olmak lazım, üzerine çırpılacak şeyin özenle seçilmiş olması lazım, sert bir şey olmamalı, dutlar düştüğünde zedelenmemeli.
bu iş için en uygun şey; ( genelde köylerde yapılır ) şilte dediğimiz, yem torbaları birleştirilerek yapılmış brandadır, gayet yumuşaktır.
veya herhangi bir örtü, tülbent de aynı başarıyı gösterebilir fakat geniş olmalıdır.
sonracığıma; dut ağacına çıkacak olan arkadaş çok önemlidir, hani dedik ya dut meyvesi narindir, en ufak bir darbede dalından kopabilir, o yüzden, dengesiz ve de şişman biri çıkmamalıdır ağaca, mümkünse, zeki, çevik ve de zayıf bir gönüllü bulunmalı veya oralardan tarife uyan birine gaz verilmelidir.
senkronize ekip çalışması; şimdi zurnanın zırt dediği yere geldik, yukardakiyle aşağıdakilerin, aynı anda aynı hizada olmaları gerekir, daha doğrusu aşağıdakilerle, çırpılacak olan dalın aynı hizada olması gerekir ki, dutlar zayi olmasın, aralarında kusursuz bir iletişim olmalıdır, o sallarken onlar açmalıdır, onlar açarken de o sallamalıdır.
ve son olarak; aşağıda branda geren emekçilerin, bir müddet sonra boyunları tutulacağı ve birçoğunun üstü başı dut lekesi olacağından dolayı, tedarikli olmaları gerekir, dut yemek için, canım beyaz gömleği ve o kuğu boynu mahvetmenin bir anlamı yok zira, değil mi?
işte yine, vatana ve millete sonuna kadar faydalı, baştan sona bilgi içerikli, tatlı ve de şireli bir entrynin daha sonuna geldik, gelecek defa; erik ağacına dalmanın püf noktaları konulu entrymizde görüşmek üzere, sevgiyle kalın sevgili sözlük yazarları.