bir yüce mefkurenin erleri, ülkü erleri.
vatanın menfaatlerini kendi menfaatlerinden üstün gören deliler topluluğu.
gurbete yollanırken, bir kemiğin ardından saatlerce koşan itlerin bile kimsesizliklerine güldükleri, kimsesizlerin kimsesine sığınan bir topluluk.
ama yok, bu arkadaşların her biri bila-istisna kötüdür, öcüdür. hiçbir toplulukta olmayan bu homojenlik, bu noktada bu toplulukta vardır. ülkenin en doğusundan en batısına kadar kendini ülkücü olarak gören herkes, birbirini tanımasa, hiçbir ortak iş yapmamış olsa da kötüdür. anneler her gece çocuklarını, uyumazsan o kurtçular seni gelir alır diye korkuturlar bu ülkede(!).
ağızlarından akan salyalara bakmayan itler, köpeklik sıfatını bize yakıştırır. ülkenin kaos ortamında yaşananlara kahpece atıfta bulunarak, eşine ender rastlanır bir ustalıkla faturayı bize keserler. ne adana'da şehit edilen öğretmenler, ne önkuzular, ne özmenler, ne de duracılar gelir akıllarına. beş bin şehidin zerre önemi yoktur nazarlarında. zira kutlu devrim yolunda gün sazak'ın öldürülmesi bile onlar için mübahtır. bahçelievler olaylarını ise pek güzel işlerler. insanlıktan çıkmış kırcı ile arkadaşları haylaz solcuları hunharca katletmiş. odtü de yurttan aşağı atılan çocuklar ise devrim yolunda başları ezilmesi gereken yılanlardır. ya da ankara eğitimin kantininde yapılan işkenceler. veya sözde halk mahkemesi denen soytarılıktan mı söz etmek gerekir? ama bunlar nedir ki? haylaz, haşarı solcu çocuklar gene ne yaramazlık yapmış tadında karşılanır bunlar. kırcı'ya müebbet üstüne müebbet verseler, merhum reis çatlı'yı mezarından çıkarıp tekrar tekrar katletseler içleri soğumaz. böyle de iki yüzlülüğe kurban gider bu ülkede ülkücüler.
bu ülkede mağduriyet yapan herkesten çok daha fazla mağdur olup da sesini çıkarmayacak, ülkesini el kapısına şikayet etmeyecek kadar da vatanseverdirler. türlü işkenceler, akıl almaz eziyetler, beş bin şehit. işte budur bu ülkeyi sevmenin faturası ülkücülere. hala devam eden bu aşağılık pisikolojik oyunlar ise kdv sidir.