oğlum;
sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum
bir yaşıma daha gireceğim neredeyse
tabii bundan haberin yok senin
kronometreye erken bastığın için
beni hep yakışıklı hatırlayacaksın
bizi bırakıp gittiğin yerde
eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın
ama dur!
sen hatırlıyor musun beni?
peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun?
ben yirmiydim tanıştığımızda
sen beni en son otuzbeşimde gördün istanbul'da
sonra sen kaş'ta öldün
o akşam aynı anda geldik antalya'ya
sen beni görmedin ben sana bakıyorken
ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken
sen iyi ki görmedin beni
yoksa gözgöze gelir gülerdik eskisi gibi
olmadık bir yerde gülerdik ya hani?
öyle olurdu yine
gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için
hani sahnede olduğu gibi.
sen ağlarken bakamazdım sana
sinirimi bozardın gülerdim
çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum
öyle çok şikayet ederdin ki
sonunda sıkılır gülerdim
sonra sen de sıkılırdın kendinden
başkası gibi olmak isterdin
mutlu olan bir başkası gibi
dert etmeyen biri
hani benim gibi biri
bir şey diyeyim mi sana oğlum?
şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
her neyse...
ama kadınları çok dert ederdin sen
ama onlar seni severdi oğlum
ama sen çok ağlardın onlar için
sevemezdin kendini bir türlü
onlar seni çok sevse de
senin gibi olmak istemezdim o zaman
daha çok sevin beni!
daha çok gülün bana!
beni daha çok isteyin!
daha çok!
ama seni en çok ben...
bir şey diyeyim mi sana oglum?
şimdi dönsen buralara;
ne gidilecek bir yol,
ne uğruna ölünecek bir kadın,
ne de sabaha kadar konuşarak sana vaad ettiklerim...
kandırdım seni oğlum,
parayı dert etme diye.
yok öyle bir şey başarısızlık diye,
illa da başkası olmaya çalışma salak gibi,
bir kadın için ölme diye;
kandırdım.
artık umrunda değil mi bunlar?
artık bozulmuyor musun bu işlere?
aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
o kadın için ölmez misin bir daha?
ne var bir kere daha ölsen?
değmez mi o kadın buna?
hani hani değerdi?
çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde
keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında?
öyle de oldu zaten vasiyet ettiğin gibi
çıplak ayaklı kıza,
bıraktın değil mi oğlum?
bıraktın gittin,
peki!
ama ben buradayım hala.
ben devam ediyorum,
peki sen bakıyor musun bana oradan?
gülüyor musun bana?
sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?
beni daha çok sevin!
bana daha çok gülün!
daha da çok isteyin beni!
beni daha çok özleyin!
ama seni...
seni en çok ben ben!
hayır ben çok değiştim oğlum.
bir başkası değilim artık,
vazgeçtim maymunların dünyasından.
bıraktım alkışları istemiyorum kahkahaları,
istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak.
işte belki de bu yüzden,
seni en çok ben,
en çok ben özlüyorum!