rapsodik

entry157 galeri
    90.
  1. bininci entrysini kendi nick altına yazacak kadar kendini seven uuser, yazar, hede, şahıs, ben...

    ne yazayım ne yazayım diye çok düşündüm ne yalan söyleyeyim...

    tıkanıp kalma noktasına geldim ki; dur bi başlayayım devamı gelir dedim tıkladım mousea.

    beyan etmek istediğim, illa herkes bilmeli dediğim bir şey de yok ki paylaşsam...

    sevinçlerimi anlatsam; 'bana ne' deyip geçenler olacak, halbuki onlar benim için çok değerliler 'bana ne' dedirtmem.

    üzüntülerimi anlatsam; acıyacaksınız bana, hem size ne! *
    düşündüm düşündüm bulamadım yazacak bir şey, haydi copy paste yallah dedim... *
    bir hikaye seçtim sizin için;

    --spoiler--
    Bir zamanlar, her seyden sürekli sikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat oldugundan yakınan bir kız vardi. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savasmaktan, mücadele etmekten yorulmustu.

    Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karsısına. Genç kızın bu
    yakınmaları karsısında,meslegi asçılık olan babası ona bir hayat dersi
    vermeye niyetlendi.

    Bir gün onu mutfaga götürdü. Üç ayri cezveyi suyla doldurdu ve atesin
    üzerine koydu.
    Cezvelerdeki sular kaynamaya baslayınca, bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye basladi.
    Kız da hiçbir bir sey anlamadıgı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda
    karsılasacagı seyi görmeyi bekliyordu.
    Ama o kadar sabırsızdi ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini
    sormaya basladı.

    Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki atesi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabaga koydu. Ikincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabaga koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana bosalttı.

    Kızına dönerek sordu:

    - Ne görüyorsun?
    - Patates, yumurta ve kahve? diye alaylı bir cevap verdi kızı.
    - Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun.

    Kız denileni yaptı ve patatesin yumusamıs oldugunu söyledi. Aynı
    sekilde,yumurtayı da incele. Kız, kabugunu soydugu yumurtanın katılastıgını gördü. En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadiyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir sey anlamamıstı:

    - Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?

    Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yasadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karsısında farkli tepkiler vermislerdi.

    Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine
    girince yumusamıs ve güçten düsmüstü.

    Yumurta ise çok kırılgandı; dısındaki ince kabugun içindeki sıvıyı
    koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertlesmis katılasmıstı.

    Ancak, kahve çekirdekleri bambaskaydı. Kaynar suyun içinde kalınca,
    kendileri degistigi gibi suyu da degistirmislerdi ve ortaya tamamen yeni bir sey çıkmıstı.

    - Sen hangisisin? diye sordu kızına. Bir sıkıntı kapını çaldıgında nasıl
    tepki vereceksin?

    Patates gibi yumusayıp ezilecek misin?

    Yumurta gibi, kalbini mi katılastıracaksın?

    Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, basına gelen her olayın duygularını
    olgunlastırmasına ve hayatına ayri bir tat katmasına izin mi vereceksin???

    --spoiler--

    ne bir mesaj vermek ne de bir imada bulunmak amacım yok, beğendim paylaştım...

    1000. entrym de böyle olsun istedim...

    kahve çekirdeği tadında bir hayat sürmeniz dileğiyle...
    * *
    7 ...