Sistemden gayet memnun olmayı ifade eder. Ne etliye ne de sütlüye karışan insan protitipi yaratmak adına bir zamanlar şarkılarla ve punk kültürü gibi saçma sapan anarşizmin dahi kıyısından köşesinden geçmeyen akımlarla ve özellikle kapitalizmin ve sermaye oligarklarının medya ve eğitim yoluyla gençlerin olmasını tavsiye ettiği şeydir.
Sınıflı toplumların ve dolayısıyla devletlerin müdahale ettiği her alanda sen farkında olmasan da zaten sistemin bir parçası haline getirilmektesin. Burada önemli olan sistemin bir parçası olarak sistemi en iyi şekilde analiz edip, sistemi bozacak ya da aksatacak bir dönüşümün planını çizmek ve onu uygulayabilmektir.
Sosyalistler/Komünistler bunu gerçekleştirmenin yolu olarak proleterya sınıfı adına iktidarı ele geçirmek olarak tanımlamışlardır. Ancak bu bile kendi içerisinde diyalektik bir çelişkiye haizdir. Zira özne(işçi sınıfı) hem eski devleti yıkan hem de yerine yeni bir devleti kuran kısaca yaptığı işin hem öznesi hem de nesnesi olan unsurdur. Kaldı ki hedefte kendilerini de yok etmek vardır. Yani işin kendisini.
Kurumsallaşmanın olduğu her alanda klasik devlet bürokrasinin tahakkümü altında devletin sınıfsal yapısı ve ihtiyaçları doğrultusunda zorunlu merkeziyetçiliğin ve planlamacılığın üretim-tüketim ve sermaye birikimine dayalı politikaları neticesinde sistemin ideolojisi bir çip gibi korteksinize yaşam ve çalışma, eğitim ve sağlık, sanat ve kültür, medya ve iletişim kanallarıyla açık açık yerleştirilmektedir.
Sistemin analizi yapılsa dahi sistem içinde olunduğu için değerlendirme ve deneyin double blind (çifte kör)olmayan yapısı nedeniyle çoğu zaman mevcut ideolojinin söyletmek istediklerini söylerken kendinizi bulmanız olasıdır. Bu vakit geriye yapılması gereken tek şey kalmıştır ki o da mevcut muhafazakar/kaderci nevrozundan kendinizi kurtarmak için eyleme geçmektir. Değilse sistem hergün güneş gibi tepenize doğuyor, fotosentez yapmak için hareket etmenize gerek yok.