bu yüzyılın en dumur durumunu, birlikte yaşadığım yazar insan. anlatayım. olay şöyle gelişti.
1.sınıfta kıytırık bir dersten sunum hazırlayıp derste anlatmamız gerekliydi. performansa göre not verilecek, sunum hazırlamayan grupların mensuplarının vize ya da finalleri dikkate alınmayacaktı. kasmamız gerektiğinden sabahladığımız geceler oluyordu. konumuz da dünya ticaret örgütü ve tarım başlığıydı. dolayısıyla biz de cevap tanrısı gugıl'a içimizi döküyorduk, aklımıza gelen soruları dizercesine yazıyorduk. hatta bir ara "söyle lan gugıl, dünya ticaret örgütü ve tarım'ın fransızca'sı ne?" gibi boka sardığımız anlar bile oldu. gülmekten hazırlanamayacağımızı düşündüğümüz anlarda bile gülmek, acı vermiyordu, hatta karnımızı ağrıtmaya devam ediyordu. yine öyle anlardan birinde işimize çok yarayacağını düşündüğümüz bir makale bulduk. hemen powerpoint'e kopyaladık ve makaleyi hazırlayan prof. dr bilmem ne ile bilmem ne'nin ismini silecektik ki, sevgili linwelin gülerek yazmaya başladı: "prof dr. linwelin sikişken ve prof. dr. rakinfish yiyişken" zaten ota boka güldüğümüz o saatlerde biz gene gülme krizine girdik. tabi o an herşey güzel kahkahalar uçuşmakta, herşey güzel ta ki; dispozisyonu hazırlayıp fakültenin en otoriter hocalarından birinin karşısına çıkıncaya kadar. hoca önce, "hoşgeldiniz çocuklar" dedi ve ekledi: "biraz geç kaldınız, bu durumdan çok iyi hazırlandığınızı çıkarıyorum, umarım yanılmam." tabi haklı bi gurur, envayi çeşit kaynaktan araştırma yapmış ve adamın karşısına kapı gibi slaytı götürmüşüz. neyse artık başlayalım denildikten sonra, adam flashbelleği alıp bilgisayara taktı. dosyayı gördü çift tıkladı. bilgisayarının moronluğundan, powerpoint yaklaşık 30 saniye sonra açıldı. o 30 saniyede fevkalade bir sessizlik. ve derken ilk slayt açıldı. yeşil bir fon üzerinde; hazırlayanlar: prof. dr linwelin sikişken, prof dr. rakinfish yiyişken yazısı belirdi ve o an tarif edilemez bir acı yürekten aşağıya doğru süzüldü. benzim attı nevrim döndü. birbirimize baktık. göz göze geldik. (bkz: #5388487) o anda artık ne olucaksa olsun dercesine önce biraz dişlerimizi sıktık, ama dayanılacak gibi bir şey olmamasından dolayı kahkahayı koyuverdik. bağıra bağıra hocanın odasında gülerken koridorun inlediğini duyabiliyorduk. sonra nasıl oldu neden oldu bilmem ama hoca da gülmeye başladı. biz de güldük o da güldü. hiç bitmesin istiyorduk. biterse bizi nelerin bekleyeceğini tahmin bile etmek istemiyorduk ki bir anda, "hocam şu tabloyu sizce koymalı mıyız?" dememle herşeyin kesilmesi bir oldu. hiç bir şey yaşanmamış gibi davrandık. gülmedik. 2 saat boyunca ciddiyetle düzeltme ve ekleme yaptık. sonra işimizi btirdik. karşılıklı teşekkür ettikten sonra hocanın odasından ayrıldık. güzeldi. final sınavında 20 sorunun 5 tanesi bizim konumuzdan geldi ve biz de o dersi bileğimizin hakkıyla geçtik...