inşaat Mühendisleri Odasında yapılan anmadır. necdet erdoğan bozkurt ve nizamettin orhangazi anılmıştır.
Bu ülkenin göklerini dolduran, yumruklu yıldızlarda ölümsüzleşenler unutulmadı, unutulmayacak!
Nizamettin Orhangazi ve Necdet Erdoğan Bozkurt u andık bugün.
Nizam ın, Necdet in arkadaşları oradaydı. Başka başka yerlerden çıkıp gelmişler. Hepsinin anlatacakları vardı. Doyasıya konuştular. Gözleri doldu, sözler düğümlendi, ağladılar, ağladık. O günlerdeki gibi güldüler, sevinçle güldüler, güldük.
Dergilerdeki fotoğrafları beynimize kazınan, adlarına yazılan şiirler, marşlar dilimizden düşmeyenler, bütün doğallığıyla, bütün insanlığıyla, devrimciliğiyle bizimle buluştu. Sade ve coşkuluyduk...
Necdet Erdoğan Bozkurt, Ankara DEV-GENÇ başkanı, Devrimci Yol un Maraş katliamını protesto kampanyalarını örgütlerken iskenderun da göz altına alındı, işkence de öldürüldü. Ağabeyi anlattı bugün, üniversiteye ilk geldiği yıllarda ülkenin kurtuluşunun Türk-islam anlayışında olduğunu düşünür, bunun üzerine kafa yorarmış. Arkadaşları da anlattı, tahta kurusunun bol olduğu bir evde kalır, yeni tanımaya başladığı devrimcileri de anlamaya çalışırmış. Bir gün ailesinin yanına Bursa‘ya gittiğinde, ağabeyinin geldin mi faşist espirisine, yatağının altından çıkardığı kitapları göstererek ben de artık devrimciyim diye yanıt verir.
Necdet in Sibirya Günleri...
Necdet, TEK-DERlidir, faşizme karşı aktif ve militan bir mücadelenin en ön saflarındadır. Pratik süreçteki etkinliği kadar teorik sorunlar üzerine de kafa yorar. TEK-DER tarafından çıkartılan eğitim broşürlerini kaleme alır. Ev ev, okul okul gezerek devrimci gençliğin eğitim çalışmalarını üstlenir. O yüzden onun adı usta dır. Bu özelliğinden dolayı, Devrimci Yol merkezi onun inisiyatifinde, devrimci gençlerin eğitimine dönük bir okul çalışması düşünür. Necdet bu görevi pratik yanım zayıfladı, yıllardır o işlerle uğraşıyorum. Beni bir bölgeye gönderin diyerek kabul etmez.
Bir fotoğrafı vardı, pek çoğumuz ilk kez gördük. O fotoğrafı ben çekmiştim. O an incirli de oturduğumuz gecekondunun penceresinden dışarı bakıyordu diye anlattı bir arkadaşı. O gecekondun duvarlarına resimler çiziyormuş Necdet. Resim yeteneği ilk kez Tommik-Teksas kitaplarını okuyup onlardan yola çıkarak kendi çizimlerini ve öykülerini oluşturması ile başlamış. Gecekondunun duvarlarına da korsanlar çizmiş. Necdet in bir de kemanı varmış. Kemanı pek iyi çalamazmış, o yüzden ne zaman eline alsa arkadaşları onu Sibirya ya, gecekonduya sonradan eklenen odaya sürgüne gönderirlermiş.
Ve AŞK...
Necdet bu yıllarda Ayşegül e aşık olur, onunla evlenir. O nun aşkı anlattı; "Bana böyle bir anma olacağı haber geldiğinde, koşarak geldim. Orada olmalıyız dedim. O özel bir insandı. Necdet ağbimi anlatmalıyım diye düşündüm. Evet, ağabeyimdi benim, öyle derdim. Ben bugün sadece sevdalardan bahsedeceğim. Çünkü biz birbirimizi çok sevdik. Nizammetin Orhangazi nin ölüm haberini aldığımda Adana daydım, sarsıldım, titredim. Necdet bana sürekli sorardı, tartışırdı. Onunla tartışmam için düşünmem, kendimi geliştirmem gerekti. Kendisini eleştirmemi isterdi. Bir gün evlilikle ilgili ne düşündüğümü sordu..."
Bütün her şeyi ayrıntısıyla tartışan, disiplinli, militan bir o kadar edebiyat, resim ve müzikle hayatın her alanı kavrayan bir devrimci olarak Necdet, o günler içinde derin ve unutulmaz izler bırakarak ölümsüzlüğü doğru yürüdü. Ve onu işkence de kalbinden vuranlar, bugün onun geleceğe taşınan sesinde bir kez daha tarih önünde mahkum oldular, bu kez biz de şahittik.
Necdet, pencerenin önünde oturup gecekondusundan hayata bakmaya devam ediyor, kimi zaman sokakta oynayan çocukların coşkusuyla, kimi zaman yoksul halkın çaresizlikleriyle, kimi zaman güneş ışığının gözlerini kamaştıran güzelliğiyle, kimi zaman yağmurun sesinde devrim ve aşk üzerine düşünürken uzun uzun dalıp gitmesiyle...
21 Yaşındaki Büyük Adam
Ölümsüz Nizam
Gültepe halkının evladı, ölümsüz Nizam...Karslıdır, Ankara ya üniversiteye gelir. DEV-GENÇlidir, Devrimci Yol militanıdır. Ankara da faşizme karşı mücadele içinde öne çıkar bir süre sonra istanbul‘a gönderilir. Ağabeyinin anlatımıyla, lise yıllarında polis dayağı ve göz altıyla tanışır. Ankara‘ya geldiğinde 1 yıl ağabeyinin yanında kalır. Mücadele yoğunlaşınca görüşmelerinin arası da uzar. istanbul‘a gitmeden önce yeğeni Özgür doğar, onu öper, kucaklar ve ayrılır...Gültepe‘de kısa sürede sevilir. Faşistlere karşı amansız bir mücadele yürütür. Bir gün pusuya düşürülür, silah seslerini duyanlar hemen Nizam ın yanına koşar, bedeni sım sıcak, silahı elindedir. Binlerce insan arkasından silahın yerde kalmayacak sloganlarıyla yürür.
O büyük kaybın acısını yaşayan ağabeyi, ‘bizim için teselli ve onur Nizammettin Orhangazi isminin otuz yıl geçtikten sonra bile unutulmaması, sahiplenilmesidir‘ diyor.
Nizam‘ın mezarının başı kalabalıktı bugün. Görevli kapıda kalabalığı görünce, Mahir Çayan‘a mı geldiniz diye sordu, onun arkadaşına, diye cevap verdik. Kırmızı karanfillerimizle, yumruklarımızı yıldızlara uzatarak, Nizam‘a seslendik...
"Devrimci yolda yürüyenler, devrimci yolda düşenler bu ülkenin onuru, alnımızın akıdır. Şimdi, yürüyoruz yeniden, gençliğimizle, kararlılığımızla, coşkumuzla, DEV-GENÇ;liliğimizle, yürüyoruz...Bu ülkenin göklerini dolduran yumruklu yıldızlarda ölümsüzleşenler unutulmadı, unutulmayacak..."