bilgisayarı top spin 2'yi kaldırmayan birisi olarak karşılaştırmasını yapamayacağım fakat şahsi kanaatim eline vereceği yönünde. top spin 2'nin arayüzü dahi yormaya yetti beni, sadece bu özelliğiyle "eline verir" dedim; gözlemcilik, karşılaştırma yeteneğimi böylece ortaya koyuyor ve entryme başlıyorum, tanımım "şahane oyun" arkadaş.
yine sıçırtarak belirtmeliyim ki, oyunu sadece denemek için edinin güzel arkadaşlar. crackinde mi kendisinde mi sorun var bilmiyorum ama herkeste genel bir hata var, bir yerden sonra masaüstüne atıp hata veriyor. oyunda autosave özelliği olduğundan turnuva sırasında çıkmazsanız etkilemiyor ama bir yerden sonra sinir bozucu bir noktaya geliyor, her tıklayışınızda hata verir oluyor. bir yama var v1.1 isimli lakin bunun kendine ait crackini bulana kadar bu dertten kurtulamıyorsunuz ve ben günlerdir bulamıyorum. yamanın üzerine vt3 cracki yaparsanız sıçışlar tam gaz devam ediyor, zaten v1.1'in cracki falan yok, rivayetten öte gitmedi benim için bu. yani bu açıdan, çok fena bir şey.
oyunla ilgili birkaç kelam edecek olursak,
oyun kesinlikle bir tenisseveri tatmin edebilecek düzeyde, sega'nın menajerlik hastalığı buraya da sirayet etmiş ve oyunda harika bir koçunuz oluyor. onun gönderdiği mailler ve verdiği tavsiyeler doğrultusunda tenis yaşantınızda değişiklikler yaparak başarılı olma şansınız mevcut. bir turnuvaya katılıp derece elde ettiğinizde hediyeler alıyorsunuz, menajeriniz de kimi zaman kendisi "şöyle şöyle yaptın" diyerek size birşeyler gönderebiliyor. raket, ayakkabı, tişört, şort; her şey gelebilir. hepsi kortta işinize yarayabilecek şeyler.
arayüz çok basit fakat world tour'a girdiğinizde beyin homcuklaması yaşayabilirsiniz. hiç korkmayın. dünya üzerinde çalışma yapabileceğiniz kortlar yani asıl isimleriyle pratik merkezleri, eviniz ve turnuvalar var. turnuva tarihlerine f2'ye basıp takvimi açarak bakabiliyorsunuz. turnuvanın olduğu hafta, olacağı bölgede kort zımbırtısı belirir; oraya gidip "katılıyorum ulan" derseniz girersiniz. fakat kendinizi geliştirmeden turnuvalara girmeyin çünkü rakibiniz hatasız oynuyor çoğu zaman. çok etkili olamazsanız yenilirsiniz, ondan önemlisi çok uzun sürüyor oyunlar.
300. sırada başladığınız için challengers turnuvalarına girebileceksiniz. bu turnuvada tek yapmanız gereken 3 kişiyi 2 oyunla elemek. çeyrek finalden başlıyorsunuz ve sadece 2 oyun alarak rakibinizi yenebiliyorsunuz. "skerim lan bu ne!" tepkisi vermiştim fakat sega'ya minnettarım daha da uzatmadığı için.
nadal'ı 40-15 ve 40-30'la 2-0 yendiğim maç tam 10 dakika 40 saniye sürdü. turnuva maçlarını varın siz hesap edin. sonra, 100.lüğe yükselince, düsseldorf open'da federer'e 3-0'tan 3-4 maç verdim, o maçtan sonra da oynayamadım zaten. turnuva işini özetleyelim ki zorluk çekmeyesiniz,
300. sırada başlayacaksınız ve sizi kabul edecek turnuvalar challengerslar olacak. mayıs ayına dikkat edin, orada 2 tane challengers turnuvası var diye hatırlıyorum. turnuvadan sonraki hafta genelde çiftlerin turnuvası olur, ben uyuz olduğum için çift oynamadım ama çabuk yükselmek isterseniz çift turnuvalarında kendinize bir eş seçerek oynayabilirsiniz. bu turnuvalarda, 204. sıraya yükselene kadar boy göstermeniz gerek. fakat önce 1 yıl kadar pratik yapıp tüm yeteneklerinizi en azından level 10'a kadar çıkarmalısınız. acele etmeyin, 3 yıl çalışsanız 4. yılın sonunda dünya birincisi olursunuz.
efendim, bu challengerslardan sonra advantage series turnuvaları var. bir yerden sonra challengers sıranızı yükseltmez olur zaten. 106 numarayla girip 106 numarayla çıktığımı hatırlarım, ayar oldum arkadaş. çok yetenekli değilseniz, advantage series'te göt gibi kalırsınız. challengers'ta daha bir rookie iken federerleri, henmanları yendim fakat aynı rakipler advantage'da çatır çutur kaydılar. ilk turnuvamdan katıldığım gibi elendim.
bu turnuvalarda da yükselerek ilk 100'e girin, sonrası ver elini amerika açık wimbledon, düsseldorf.