ama inan özel bir yazı değil bu.. ne ilk ne de son... hangi kelimede seni görsem hangi cümlede adın geçse ben oturup sana bir yazı yazıyorum...
karşımda olamamandan mütevellit senle konuşamıyorum ama yazıyorum... her bir harfini sindire sindire okuduğunu biliyorum. ben yazarken izlediğini, sırtımı sıvazladığını ve beni hiç özlemediğini biliyorum.
ama ben seni çok özlüyorum. sınırsız ve sonsuz. bazen özlediğimi unutuyorum gülüyorum, eğleniyorum. sen mutlu oluyorsun beni öyle görünce. bazen özlem içimde buyuyor öyle bir hal alıyor ki sıkıp irinini akıtmam gerekiyor. beni öyle görünce üzüldüğünü biliyorum ama üzülme rahatlıyorum ben o çıldırma seanslarımda. gözbebeklerimden o irin akmalı yoksa içimde çıban olacak acın ve ben altından kalkamaz hale geleceğim.
katran karasıydım senin gittiğin gün. bak bugün griye çalıyorum. senin istediğin kadar pembe olabilir miyim bilmem ama içine kırmızı katılmamış bir beyaza ulaşabileceğimi umuyorum.
sana yazılar yazıyorum. çok fazla. arkadaşların bana mail atmışlar ve mezuniyetimizin 50. yılı anısına anı kitabı basılıyor babanla ilgili bir şeyler yaz dediler. bir şeyler mi? dedim. çok az. ben bir şeylerle babamı ifade edemem ki... zor...
bak bu yazı da sana... en büyük aşk sana... en yüce sevgi... sonsuz özlem sana... bütün akan gözyaşlarım... içimde kalan hayallerim... zayıf noktam sana... güçlü durmaya çalışışım sana... tüm dualarım sana...