celal fedai

entry7 galeri
    1.
  1. bitimsiz saatler yılına üç soru

    Kenarında burnumun bir köpek gerinir daim.
    Hiç bir suretimde göremem de onu,
    nasıldır büründüğüm don kaygılanırım.

    Çatlarsa yüzüm çıkarsa açığa kuşkulanırım.
    Fotoğraflarım arasına girmeyen
    bir mahmurluk düşüncesi midir
    bademlere çaputlara alışmak?

    Ölüm kokmuş cesed halinde burunlarda,
    sokakta çocuklar taşlarla düşüp kalkmakta.

    -Haşlama yemeklerde eğleşme.
    Emdiğin kendi tenindir. Tükür at acını!

    Benimle yürüyüşe çıkan ve seslenen de kimdir?
    Okuduğum gibi bıraktım derdim oysa
    gebe kaldığım gibi doğurmaya.
    Etrafta çalılar merkep karnında bile
    büyüyen ayrık otları.
    Bu bahçede halayık ne gezer;

    ve bir baston bir acıya nasıl refakat eder?

    iki kere gelmiş geçmiş ola

    I.
    Taşları eriterek önümüze döşüyor, yürüyüp gidiyoruz
    “_ Son oyalanmasını göstermeyi kim keşfetmiş ilkin?
    _ Çok köke inen bir soru bu, binayı çökertir, kovun bunu…”
    Demek ki ben, sesimi asıp can çekiştirmeye yazgılıyım.

    Çünkü başıyla oynanmış bazımızın, eti yavaş yavaş kelle olmuş
    Büyüdüğü doğru ağaçların ama doğru değil çocukların
    Büyümek istedikleri...

    Susacak ne çok şey var…

    II.
    Kendime taziyem odur ki görüşeceğiz sanırım
    Kendime vasiyetim o ki gelme benimle
    Kendime salık veririm uzak durma benden
    Kendime daha ne deyim ne gelir elden
    Kendime aldım bunu kalacak sana
    Kendime ayırdım desem de artmadı bana
    Kendime geldim diyemem misafirinim ey dizlerim
    Kendime konuşasım var sana ne diyeyim

    Kendime baktım da şöyle bir babamım
    Kendime baktım da şöyle bir babayım.

    Susacak ne çok şey var
    Gemiler ayrılacaklarını bilmiyor kıyıdan
    Susacak ne çok şey var
    Kıyı duruyor hep ayrılıyor gemiler.

    Gemiler denizin üstünde
    Etin üstünde jilet gibi.

    kendisi merdivenşiir dergisinde yazar, ali ural ın arkadaşıdır.
    0 ...