durun kalabalıklar ! bu cadde, çıkmaz sokak !
haykırsam kollarımı, makas gibi açarak;
durun, durun bir dünya iniyor tepemizden,
çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden !
yahu bir saniye...
burada bir yanlış anlaşılma olsa gerek...
hakaretten bahsetmiyoruz...
eleştirmekten bahsediyoruz...
sadece eleştirmek ?
eleştirmek elbette ki özgürlüktür !
'' atatürk' ü eleştirebilmeyi özgürlük sanmak '' diye bir şey yoktur...
eleştirmek '' hakaret '' gibi bir kelimeyle bağdaştırılamaz... hakaret ve eleştiri birbirinden bağımsız farklı yönlere doğru atılmış iki oktur...
'' hayır, hayır öyle diyemezsin, eleştiremezsin '' deyip yırtarsan kendini yamalı bohçayı entari diye kıçına geçirmiş şaziye teyze gibi,
gelir bir gün ibrahim' in biri,
asar o putunuzun boynuna baltayı...
sonra da karşısına geçip gülümser...
sizde feryat figân ağlayıp, türlü ah-u vahlarla kendinizden geçersiniz...
rüzgâr eken fırtına biçer ! aman... buraya dikkat...
tencere dibin kara, dağdan kestim kereste...