hayallerimi bozdurup arzın gerçekliğini alıyorum lakin onca bozulmuşluk ve pahasızlığa yakın duran her şey, kalbimde sivri çakıl taşlarına dönüşüyor.
üzülüyor, yoruluyor, sorguluyorum. oysa gerçeklik dediğimiz; telaş ve kurgularımızın kimliğindeki şerliğin düsturundan ziyade, huzur ve sükunet veren, tatminkar, itaatkar, sebatkar, kainat ve yaratılışın kati kuralları ile, iradenin, gözle görülmez hırs varyasyonlarının infialinden sıyrılıp, sıradanlaşma uğruna öz ile parantez içinde kalma hali değil mi?