robert ludlum'un sinemaya da aynı isimlerle uyarlanmış*** hatta 80'lerde dizi olarak yayınlanmış üçlemesinin, yazarın 2001 yılındaki ölümünden sonra eric van lustbader'a yazdırılan devam romanı.
türk filmlerinden fazlasıyla alışık olduğumuz bir malkoçoğlu destanını gördük bu eserde. khan 'ın bourne 'e vururken bir an için elinin taş olacağını bile düşündüm. sonra birbirlerine sarılıp ağlayacaklarını tasvir ettim. hiçbir resmi eğitim almadığı halde sadece kendini yetiştirmesi ve zor koşullarda büyümesi gözümüze sokulan khan 'ın, jason bourne ile nasıl bu kadar rahat başa çıktığı bir muammaydı. biz jason bourne 'u hep yenilmez, bileği bükülmez, sürekli duruma hakim olarak bilirdik ve kendisine olan hayranlığımızın bir nedeni de buydu. saçma gerekçeler ile jason bourne 'e denk güçte bir karakter yaratılmış bu eserde.
kitabın sonunda stepan spalko 'yu öldürmeye o çöküntü haliyle neden jason bourne gitti ? şu soruyu eric van lustbader 'a yöneltmek isterdim. khan ne güne duruyordu? ayrıca khan 'ın zina ile birlikte günah çıkarması bu karakterin en büyük özelliği olan rasyonelliğe tersti. spalko 'nun skrotal torbasını kesip ağzına sokmak daha çok khan 'ın hakkıydı.
