islamcı yazarların inatla "kötü niyet" aramadığı bir şöförün yediği nanedir. evet efendim. bir uludağ sözlük yazarı bunu yaşayan. her fırsatta sığınılan, ki benim de çoğu haberine güvenmediğim hürriyet tayfasının çarpıtması değil, kaldı ki sözlükte çarpıtarak eline ne geçecek? buranın gündem yaratma gücü mü var? evet, gayet net ve herkesin başına gelebilecek bir olay. türbanlı bir kadının başına izmir'deki bir apartman yöneticisi kadın tarafından getirilen olaydan farkı bunun çağdaşlık adına değil din adına yapılmış olması.
işte bu iki kutup bu yüzden asla demokrat bir beyin çıkaramayacaktır. biri diğerini çağdaşlaştırıp hizaya sokmak derdindeyken, diğeri de dine uydurup adam etmeye çabalamaktadır. ama sokaklar bizim. otobüsler bizim, caddeler bizim. biz kimiz? halkız. başkalarının eliyle çağdaşlaştırılmaya da bağnazlaştırılmaya da direnen halkız. ve o kullanılan otobüs de bizim. kendi hayat görüşünü başkalarına dayatan değil, kendi özgürlüğünü korumaya çalışan bir gencin, içimizden birinin yüzleştiği rezaletlerden birisi bu.
peki sen neyin derdindesin bu tavrı olağan göstermeye çalışan insan? o şöförü kendi tarafında görüyorsun değil mi. mesela o şöför bir hacı amcamızı "in bu otobüsten bağnaz adam" diye atsaydı en büyük düşmanın olacaktı o şöförün zihniyeti. ve evet, haklısın. öyle de olmalıydı. ama işte bu noktada sen o şöförün yanında yer alıyor ve sıçıyorsun. ayrımcılığı kutsuyorsun ve sana yağpılan ve yapılacak ayrımcılığa karşı konuşmanın hiçbir anlamı kalmıyor. çünkü o sana yapmasa sen bize yapacaksın. çok zavallısın, çok.