türklerin faşizan bir kanalizasyon sürecine tabi tutulup hayat boyunca sıçtıkları bokları enerjiye çevirmeleri bunlardan birisidir. **
bu dışlanmada en büyük etken medyanın iki yüzlülüğü ve bölge halkının arada kalmışlığıdır.
medyanın iki yüzlülüğünden başlayalım... haberlerde bir çok kere denk geldim. belki de dikkat ettiğimden bu ayrımın farkına vardım. bir çok televizyon kanalının haber bültenlerinde dikkatimi çekti ama bu riyakarlık. bakıyoruz hemen bir hırsızlık olayı yaşanıyor istanbul ilinde... faili "diyarbakır'lı ali", "adıyaman'lı veli", "hakkari'li ahmet", "mardin'li mehmet" olarak sunuluyor izleyiciye. bir nevi ucuz milliyetçilik üzerinden reyting kazanma meselesi... ama aynı istanbul ilinde atıyorum bir konya'lı, bir kayseri'li, bir izmir'li,... faili olduğunda benzer bir olayın memleket ön plana pek de çıkmıyor, önemsizleşiyor. işte bu "suça meyilli" tablo kürt insanının kimliğine yapışmış bir yük oluveriyor. ve tanışma muhabbetlerinde memleket kısmında suratını ekşitebiliyor aldığı cevap karşısında eğitimli cahiller...
bölge halkının arada kalmışlığı ile devam edelim. kendilerinin isimlerini, varlıklarını, kimliklerini kullanan bir örgüt var hani... işte arada kalmışlık burada başlıyor. örgüte sahip çıkmak başlı başına yanlış olduğu gibi örgüte karşı direnebilmek için de bir güvenceleri olduğuna inanamıyor ne yazık ki bölge halkı. ki bundan dolayı suçlamak da saçma... ama karşı koyanların var olduğunu görmek, bilmek, hissedebilmek onları suçlu duruma düşürebiliyor şahsım için. zira yapılabiliyorsa yapılmalıdır bu... ki bölge halkı "biz biriz" dese inandırıcı, samimi gelmiyor. "biz farklıyız"* dese bunun yanlışlığı zaten ortada...
ve çok daha genel anlamda bir şeyleri anlatmaya çalışırsak aradaki samimiyet, inandırıcılık günden güne kaybolmakta. olay sadece kürtlerin dışlanması değil. karşılıklı bir itekleme durumu söz konusu, karşılıklı bir tahammülsüzlük, karşılıklı bir kin, karşılıklı bir hoşgörüsüzlük... ama trt şeş var artık. sorun çözülmüş olsa gerek. di mi başbakanım?