güneşin kaynattığı asfalt yol, bomboş sokak, gözlerini kısmış ve içindeki nedensiz sıkıntıyı iteleyen küçük kız çocuğu...
o zamandan belliydi ama tanımlayamazdım. cumartesiye kaç gün kaldığını anneye soran yaşlardaydım çünkü.
insanlarla aramdaki tatil anlayışı farkı belirir önce. deniz girebileceğim değil, ısrarla bakabileceğimdir benim için. kendini dinlemek ise bir başka delirme sebebidir. meşgul tutulmayan aklım tatil yapmayacaktır, asıl en yorucu işlere şimdi girişecektir.
güneş kurutacaktır önüne gelen her şeyi. aydınlatacaktır bir de, korkunç bir biçimde! gizli hiçbir şey bırakmayarak ve acımasızca. şekerli renkler gösterecektir gün, bıyık altından gülecektir.
yastığı çevirip soğukluğunu tazeleyerek yatan bir çocuktum ben. Yağmur yağdığında camdan küçük ellerini sarkıtan. Herkesin içinin karardığı kapalı günlerde kendini ifade etme isteğine kapılan, deli gibi neşelenen, ilhamı onu bulan, yazan, çizen... Annenin "üstünü sıkı giy" uyarılarından kaçabilecek yaşa gelindiğinde, yani lise hayatında, incecik hırkalarla kış geçiren, seve seve titreyen ve hasta olmayan...
evet, onların tersine soğuk ülke hayallerim var benim. ve yine onlardan farklı olarak eylül en güzel ay. ferah rüzgarların müjdeleyicisi ve sararan ay.