inanmayan, açıkça bunu dile getirme hürriyetine her zaman sahiptir, çünkü inanmadığı şeyleri sorgular, ileride birgün inanmasının tek yolu da budur. ama inananların inandıklarını dile getirmelerine gerek yoktur, çünkü inandığın şey bir ideoloji, savunulması gereken bir bilgi veya kanıtlanabilecek bir durum değildir. eğer şeriat istiyorsan (bir yönetim biçimi olduğundan)bunu tartışabiliriz, komunistsen bunu tartışabiliriz, faşistsen bunu tartışabiliriz, istanbul a 3. köprünün yapılması gerektiğine inanıyorsan bunu tartışabiliriz, hükümete inanıyorsan bunu tartışabiliriz, dolayısıyla bunlara inandığını tabii ki herkese söylersin. ama eğer müslümansan, islamiyete inanıyorsan, allah a inanıyorsan, budistsen, hıristiyansan veya museviysen bunu tartışamayız, dolayısıyla inandığını kimsenin bilmesine gerek yoktur, e o zaman kimse inandığını bilmezse bir sorun da olmayacaktır. ama eğer misyoner faaliyetler nedeniyle inancını yaymaya çalışırsan, tabii ki insanlar tepki gösterebilir, hatta nasıl ortak allah inancına rağmen müslümanlar hıristiyanlara, hıristiyanlar musevilere tepki gösteriyorsa, ortak kitaba rağmen şiiler sünnilere, hanefiler alevilere tepki gösteriyorsa. inanıyorsan kendine sakla, böylece kimse tepki göstermez. kimse de sormaz nedenini. ama etrafındaki insanları değiştirmeye çalışırsan, gösterilen tepkiye kızma hakkın olmaz. şunu söyleyebiliriz sanırım " hiç bilenle bilmeyen bir olur mu"