v for vahdettin, devrimi gerçekleştirmek üzereyken, liberal ve miberallerden oluşan ve abd' nin ortadoğu' da hakim bir güç olmasını isteyen kuvvetler tarafından yakalanır ve abdullah öcalan dahi asılmamışken, çıkarılan dakikalık özel yasayla darağacını boylar... şafak vaktine az bir süre kalmıştır. gün, aydınlanmaya yakındır. soğuk ve açık bir hava. güneş birazdan sımsıcak gülümsemesiyle dünyayı aydınlatacak, ancak v for vahdettin bunu göremeyecek... sehpanın üzerinde. işbirlikçiler, vahdettin' le alay etmek isterler, karşıdaki bir komutan, müzik setini darağacının önüne koyar. ve çiftetelli çalmaya başlar. akabinde bir emir, ve erler zor da olsa oynuyorlar. oynamak zorundalar. aralarında gözyaşlarını tutamayan bir iki askercik de var. içleri parçalanıyor ama birşey yapamıyorlar. vahdettin' in gözleri ufuklarda, az sonra doğacak güneşi şimdiden görüyor... ve işte o anlar;
v for vahdettin: hayırdır, bu sevincinizin sebebi ne ?
komutan: sen gidiyorsun ya, bundan büyük mutluluk mu olur ? gitmişken, babama da selâm söyle. o da gideceğin yerde !
v for vahdettin: ben ananın bulunduğu kısma gidiyorum !
komutan çok kızıyor ve darağacına tekmeyi tam atacakken v for vahdettin tekmeyle savuşturuyor komutanı...
v for vahdettin: kendi sandalyemi, kendim tekmelerim !
son sözün nedir ?
v for vahdettin: doğduğum toprakları yıllardır göremedim... havasına, suyuna hasretim. beni doğduğum memlekete gömsünler. her şeye rağmen, ben başardım... bundan tam 30 yıl önce hayalini kurduğum şeyi gerçekleştirdim, siz fark etmeseniz de devrim gerçekleşti. fakat unutmayın ki, bugün beni buraya çıkaranlar, gün gelecek bir sokak köpeği kadar kıymet görmeyecek ve başlarında bir mezar taşı dahi olmadan toprağın dibini boylayacaklardır. mazlumlara yaptığınız zulmün bedelini muhakkak ödeyeceksiniz. siz silineceksiniz, benim adım kalacak. ve o gün gelecek, v for vahdettin ismi sizin cesetlerinizi silip süpürmeye yetecek !
tak !
boşlukta sallanan bir ölü...
güneş şimdi doğuyor...
şahit ol, ey kalem, kılıç ve orak,
doğsun büyük doğu, benden doğarak !
