3 haziran 2009 bülent korkmaz ın gs dan ayrılışı

entry15 galeri
    9.
  1. Bir beşiktaşlı olarak beni üzmüştür. Ama sanılacağı gibi başarısız bulunduğundan değil vefasızlıktan dolayı. 2. yarının bilmem kaç maç sonrası takımın başına getirilmiş bir adamın başarılı ya da başarısız olmaya fırsatı mı vardır ? Elindeki kadroyu kendi kurmamış, çok önemli oyuncuları sakat ve fenerbahçe maçının ardından bir kısmı da cezalı. Bülent yine de bu imkansızlıklara rağmen elinden geleni yaptı. Bülent'i, oyunculuğu zamanında pek sevmezdim. Kimi müdehaleleri rakip oyuncuyu sakatlamaya yönelikti, hakemle ve rakip oyuncularla çok sık didişirdi. Ama Bülent Korkmaz'ın galatasaraylı kimliğine her zaman saygı duydum. Duyulmayacak gibi de değildi çünkü. Bu adam değil miydi ki kolu sarılı olduğu halde Avrupa'da final oynayan takımını yalnız bırakmayan adam. Tüm futbolculuk hayatı boyunca ne kadar sakat kaldığını sözlüğün galatasaraylı yazarları söylesin. Ve bu adama Galatasaray jübile bile yapmadı doğru düzgün. Ama yine de Skibbe'nin gönderilmesinden sonra kendisine yapılan teklifi "başka seçeneğim yoktu" diyerek kabul etmiştir. Kanımca kendisi de daha o an "günah keçisi" olarak seçildiğini anlamıştır, ama uğruna herşeyini adadığı renkleri ve arkasını dönmeyi düşünmediği camiaya karşı ters düşmemiş ve Galatasaray'ın başına gelmiştir. Şimdi mantıklı bir şekilde düşünecek olursak; elinizde Lincoln gibi bir yetenek var ama oynamaktan çok aklı puştluğa çalışıyor. Bu adamı koşmadığı için kadroya almadığı zaman takdir edildi ama alınan başarısız sonuçta de ilk eleştirilen o oldu. Hamburg'a elendi diye eleştirildi. Adamın stoperi kalmamış, Kewell'dan stoper yaratmaya çalıştı da kimse bunu görmedi. Belki durum 2 - 0 olduktan sonra daha çok geriye çekilebilirdi ama bunu da kişiliği kabul etmedi. kendi seyircisi önünde takımı geriye çekilerek oynatmayı kendine ve Galatasaray camiasına yediremedi belli ki. Geçen seneleri hatırlayın sevgili galatasaraylılar. Fener maçında Volkan demirel'in Ali Sami Yen'de Lincoln'e saldırdığını ve onu kovaladığını. Eğer o maçta takımın kaptanı Bülent olsaydı bunu yapabilir miydi Volkan. Hadi diyelim ki bir çılgınlık anıydı; yaptı, sonra ne olurdu...
    Roma maçını hatırlayın Galatasaraylılar. Takımını korumak için kameraların karşısında ellerini havaya kaldırarak adi italyan polislerini ambole eden ve havaya kaldırdıkları joplarını kullandırmaya cüret ettirmeyecek bu hareketi o anki zekası ve tecrübesi olmasa hangi oyuncu yapardı. Bir teknik direktörün başarısızlığı ikinci yarıda geldiği takımı şampiyon yapılmasıyla ölçülüyorda bu işte bir yanlışlık vardır. Servet gibi bir oyuncusundan sakatlığı nedeni ile yararlanamadı, Linderoth'un oynadığını görmedik zaten, Emre Güngör yine sakat, Emre Aşık cezalı, Arda Cezalı, Kewell sakat, Lincoln sorunlu, Semih tecrübesiz, hiç bir oyuncuyu kendin seçmemişsin ve Bülent'ten başarı bekleniyor. Aklıma Bülent'in böylesine arkasında olacağım gelmemişti ama Galatasaray yönetiminin yaptıkları buna mecbur ediyor insanı. sayın Adnan Polat bir de Tugay'a jübile teklif etmiş. Demezler mi adama "git sen kendi takımı için tüm varlığını ortaya koyan oyuncuna jübile yap önce" diye. Sanırım Tugay da oldukça kibar bir dille bunu reddederken aklında bu vardı. Ama gerek benim gibi Beşiktaşlıların, gerek fenerlilerin gerekse diğer takımların taraftarlarının gözünde Bülent her zaman Galatasaraylı duruşuyla, sarı kırmızılı renklerle anılacaktır. Elbette Galatasaray camiasının bu vefasız tavrı da kolay unutulmayacaktır. Türk futbolunun son yıllardaki bu hastalığı elbette sadece Galatasaray kulübüne özgü değil. Ama konu madem Bülent idi, bunlar da benim fikirlerim.
    3 ...