"Türkiye'de çeşitli ihmaller ve çatışmalar nedeniyle binlerce ölüm varken en önemli olayımız 'kesik baş' cinayeti mi yani? Niye? 'Cem'in babası Nida Garipoğlu'nun üzerinde kan lekeleri bulundu? o yüzden Cem Garipoğlu yakalanmadan ya da ana babası itiraf etmeden ya da ortaya bir itirafçı çıkmadan gerçeğin ne olduğunu nereden bileceğiz? Bilemeyeceğiz. Peki ya, 'melez gazetecilikle', 'okur' artırma uğruna yanlış kişiyi suçlu ilan etmişsek? Masum biri hapse girerken, suçlunun dışarıda dolaştığı her dava adalet sisteminin güvenilirliğini tehdit etmez mi? Hangimiz Nida Garipoğlu'nun suçunun kesin olarak ispatlandığını söyleyebilir ki? O halde niye böylesine bir linç havasına girildi? Yoksa internet ölçümlerinde 'kesik baş' cinayetinin çok okuduğunu mu fark ettik? Nida Garipoğlu internet kurbanı mı yani?' buyurmuştur.
saçma sapan çıkarımlarını çürütmek için sarf edilecek efor tarihte harcanmış en gereksiz efor olsa da birkaç soru sormak gerekir bu adama. bu gibi insanların profesör titrini taşıması da ayrı bir gariplik. en basit fikir oyunlarında bile yalpalamak, sağa sola çarpmak fikir üretiminin ön planda olması gereken bir alanda en son olması gereken vaziyettir.
neyse, şimdi dünyanın en dandik hukuk sisteminde bile eğer bir şahsın kıyafetinde maktulün kanı bulunuyorsa o kişi şüpheliler listesine ilk sıradan girer. ayrıca gücü olup bir katil zanlısını istediği yere kaçıranların, saklanmasına yardımcı olanların değil, mazlumun yanında yer almak en temel vicdani haslettir.
iki lafından ikisi de para, kazanmak ve imaj düzeltmek olan bir vicdan yoksundan elbette böyle bir tutum beklemek anlamsız olacaktır. para ve hırs uğruna bu kadar pervasızlaşabilecek bir insanı hangi mahkeme paklar, hangi yürek anlayabilir? bir katil zanlısının yancısı olmaktan daha kötü durumda olmak mümkün müdür?