bir sigara ver bana..
zamansızlıkta tükenen hayatlara rağmen vakit kalmazken yaşanacaklara, vadesini doldurup kaldırıyoruz çekmecelere; yeri, göğü. çekimsiz, samimiyetsiz, yoktan yere.. oturuşların rahatsızlığına rağmen, bacak bacak üstüne atıp tehlikeye kucak açmak bu. güveni sıfırlanmış bedenlerde korkusuz korkaklık.
ritmine ayak uydurmaya çalışırken zamanın, tükeniyor bol dumanlı nefesler. ne vardı sanki; akreple yelkovan aşk yaşasalardı ve hiç ayrılmasalardı.. biraz olsun demlenmeye vakit kalırdı. yine mi tükendik? yine mi güzeliz, yine mi çiçek..
her yağmur bir geçiş aslında ve her düşen damla bir parça. içinden ciğerini söken kadınlara inat bir parça daha, bir daha..
ruhunu teslim etmiş, yaşsız kamelyalar altında, gökyüzünden izler bırakıyor her parlayan nokta. uzaklardan okunuyor adsız yerlerden gelen bir isim. yersiz yurtsuz yüzen gemilerde kalır aşk.
bir filmi daha sarıp koyacaksın cebe; boşa doldur, doluya bak, bulutlara sar, yağmura inan, beni dinleme sen..
alıp verilemeyen şeyleri sıralarken bana çiçeklerden söz et, bana benden.
bir çiçek dürbününden bakarken sen hayata ben yine tüm gizli kalmış gülmelerimi gülüyorum. kaç kez vazgeçtin kendinden?kaç kez huzurlu kapadın gözlerini? kaç kez boşlukta yüzdün sen?
hiç kere..
yok yere..
ve kaç kez inanmayı denedin? bir kedi mırıltısıyla sokuluyorum yanına ve soruyorum..
ya kar yağarsa? sırılsıklam olana dek uzanacağım günleri nereye saklayacağım, unutmamalısın.
gidecektik, dönüşü olsa da, gidebilecektik.. bir kadeh getir, tokuşturmalıyız tam bu satırda.
iki iyi anlaşan ağaç sökülürken yerinden, tüm ıssızlığıyla baş başa kalıyor geceler. birkaç fazladan kalp çırpıntısı hapı almalı. burkulan tarafı iyice harcamak için. siz insanlar böyle mi yaparsınız?
bazen kopup gitmeli birileri,
bazen kopup gitmeli kara parçaları.
bir kase topik,
bir boş sofra,
bir kadeh
tek bir kadeh..
şerefine dünya!
-bir çiçeğin yanından geçer gibi yaşamalıyız oysa-
hadi, bir sigara ver bana!